Listede yer alan teknolojiler, Dünya Ekonomik Forumu’nun Uzman Ağı ve Küresel Gelecek Konseyi tarafından Scientific American ve Danışma Kurulu’nun işbirliği ile seçildi. Her teknoloji, hayatı iyileştirme, endüstrileri dönüştürme ve gezegeni koruma potansiyeline göre değerlendirilerek listedeki yerini aldı. Uzmanlar ayrıca, bu teknolojilerin önümüzdeki 3-5 yıl içinde yeterli olgunluğa ulaşacağına dair göstergeleri de dikkate aldı.
Dördüncü Sanayi Devrimi Merkezi Başkanı ve Dünya Ekonomik Forumu Yönetim Kurulu Üyesi Murat Sönmez “Yeni teknolojiler, mevcut sanayileri yeniden tanımlıyor. Geleneksel sınırları zorlayıp daha önce hiç görülmemiş ölçekte yeni fırsatlar yaratıyor. Kamu kurumları ve özel kuruluşlar, bu yeniliğin daha iyi bir gelecek inşa etmesi için doğru politikaları, protokolleri ve işbirliklerini geliştirmeli ve denetimsiz teknolojik değişimin yaratacağı risklerden kaçınmalı “diyor.
Bu yıl listeye giren ilk 10 teknoloji ise şu şekilde:
1- Sıvı biyopsiler
Sıvı biyopsiler (tanı amacıyla hastadan alınan doku), kansere karşı mücadelede atılmış önemli bir adım. İlk olarak sıvı biyopsiler, geleneksel doku tabanlı biyopsilerin mümkün olmadığı durumlara alternatif oluşturur. İkincisi, sadece örneklemdeki bilgileri yansıtan doku örnekleriyle karşılaştırıldığında tam bir bilgi tayfı (görüntüsü) sağlarlar. Ayrıca, rutin olarak kanser hücrelerinden kan dolaşımına doğru yol alabilen bir genetik materyal olan tümör DNA’sına (ctDNA) girerek, hastalığın ilerlemesini ve tedaviye direnci, belirtilerin yorumlanmasına ya da görüntülemeye dayalı yöntemden çok daha hızlı tespit etme imkanı tanır.
2- Havadaki temiz suyun toplanması
Havadan su toplama teknolojisi yeni değil, ancak mevcut teknikler yüksek nem seviyesi gerektiriyor ve çok fazla elektrik tüketiyor. Yeni tekniklerle bu durum değişiyor. MIT ve Kaliforniya Üniversitesi/Berkeley’den bir ekip, hiç enerji kullanmadan gözenekli kristaller aracılığıyla havadaki nemi suya dönüştürme işlemini başarıyla test etti. Arizona’da başlatılan “Zero Mass Water” adlı başka bir girişimle, şebekeye bağlı olmayan güneş enerji sistemiyle günlük 2,5 litre su üretilebiliyor.
3- Görsel görevler için derin öğrenme
Bilgisayarlar, görüntüleri insanlardan daha iyi tanımaya başladı. Yapay zekanın en yeni ve potansiyel sahibi alt dallarından biri olan derin öğrenme sayesinde bilgisayar görüntüleme teknolojileri; otonom araçlar, tıbbi teşhis, sigorta talepleri için hasar tespiti ve su seviyeleri ile ürün verimi izleme gibi çeşitli uygulamalarda giderek yaygın olarak kullanılmaya başlandı.
4- Güneşten elde edilen sıvı yakıtlar
Enerji üretmek ve depolamak için yapay bir fotosentezle yaprağı taklit edebilir miyiz? Bu giderek daha da mümkün görünüyor. İşin sırrı, su moleküllerini suya ve hidrojene bölmek için güneş ışığının aktive ettiği katalizörleri kullanıp daha sonra aynı hidrojeni karbondioksit ve hidrokarbonlara dönüştürmek için tekrar kullanmakta yatıyor. Böyle kapalı bir sistem – yanma sonucu çıkan karbondioksitin daha sonra atmosfere değil de yakıta dönüştürülmesi – güneş ve rüzgar enerjisi endüstrileri için devrim yaratabilir.
5- İnsan hücresi atlası
Insan Hücresi Atlası adı verilen, insan vücudunun şifresini çözmeyi amaçlayan uluslararası bir işbirliği Ekim 2016’da başlatıldı. Chan Zuckerberg Girişimi’nin desteklediği proje, her dokudaki her hücre türünü belirlemeyi; tam olarak hangi genlerin, proteinlerin ve diğer moleküllerin aktif olduğunu ve bu faaliyeti kontrol eden süreçleri, hücrelerin tam olarak nerede bulunduklarını belirliyor. Atlas, hücrelerin normalde birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini ve bir hücrenin genetiği veya başka yönleri değiştiğinde vücudun işleyişine ne olduğunu gösteriyor. Nihai ürün, kişiselleştirilmiş sağlık bakımını geliştirmek için paha biçilemez bir araç olacak.
6- Hassas tarım
Dördüncü Sanayi Devrimi, çiftçilere daha az su ve kimyasal kullandırarak ürünlerin verim ve kalitesini artıracak araçlar sağlıyor. Sensörler, robotlar, GPS, haritalama araçları ve veri analiz yazılımları, bitkilerin ihtiyaç duyduğu bakımın özelleştirilmesi için kullanılıyor. Droneları gerçek zamanlı olarak bitki sağlığını gözlemek için kullanma yöntemi çiftçilerinin çoğu için günümüzde uygulanabilir değilse de, düşük teknolojili teknikler de gündeme gelmeye başlıyor. Örneğin, Sydney Üniversitesi’nden Salah Sukkarieh, Endonezya’da güneş enerjisi ve cep telefonlarına dayanan, aerodinamik ve düşük maliyetli bir izleme sistemi geliştirdi.
7- Yeşil araçlar için düşük maliyetli katalizörler
Yeşil araçlardaki ilerleme, sıfır emisyon vaat eden bir hidrojen beslemeli yakıt hücresi teknolojisine dayanıyor. Bugüne kadarki yenilikler, platin içeren katalizörlerin yüksek fiyatı nedeniyle ilerleme gösterememişti. Bununla birlikte, bu nadir ve pahalı metale olan bağımlılığı azaltma yolunda kaydedilen en son gelişmeler, platin içermeyen hatta bazı durumlarda metal içermeyen katalizörleri mümkün kılıyor.
8- Genomik aşılar
Gen temelli aşılar, birçok yönden geleneksel olanlardan daha üstündür. Bu tip aşılar, şiddetli bir salgın döneminde daha hızlı üretilebiliyor. Hücre kültürlerinde veya yumurtalarda protein üretmekle karşılaştırıldığında, genetik materyal üretmek daha basit ve daha ucuz. Aşılara genomik temelli bir yaklaşım, patojen mutasyona uğradığında daha hızlı uyarlamayı mümkün kılar ve sonunda bilim insanlarının patojene dirençli insanları belirlemesine, bu korumayı sağlayan antikorları izole etmesine ve bir gen dizisi tasarlamasına olanak tanır. Bu antikorların üretilmesi için bir kişinin antikorları yeterlidir.
9- Toplulukların sürdürülebilir tasarımı
Toplu olarak yeşil yapıların yapılması, tükettiğimiz enerji ve su miktarında devrim yapma potansiyeline sahip. Berkeley Kaliforniya Üniversitesi’nde geliştirilmekte olan proje başarılı olursa güneş enerjisini akıllı ve yerel mikro şebekeye göndermek elektrik tüketimini yarıya düşürebilir ve karbon emisyonunu sıfırlayabilir. Bu arada, aynı yöntem ile tuvaletlerden ve kanalizasyonlardan çıkan atık suyun arıtılması ve yeniden kullanılması da planlanıyor. Yağmur suyunun tuvaletlere yönlendirilerek yeniden kullanılması, içme suyu talebini yüzde 70 oranında azaltabilir.
10- Kuantum bilgisayarlar
Kuantum bilgisayarlar neredeyse sınırsız potansiyele sahip ancak yapımları zor ve maliyetli. Bu da günümüzde kuantum bilgisayarların neden süper bilgisayarların gücüne erişemediğini açıklıyor. 2016 yılında teknoloji şirketi IBM’in, buluttaki ilk kuantum bilgisayarı halkın erişimine açması bu alanda kayda değer gelişme yaşandığının işareti sayılıyor. Bu durum çok sayıda akademik araştırmaya ve dünya çapında 50’den fazla yeni teşebbüs ve büyük şirkete kuantum bilgisayar uygulamaları konusunda ilham verdi.
Kaynak: World Economic Forum