maltepe escort
kurtköy escort
pendik escort
göztepe escort
bağdat caddesi escort
ataşehir escort
acıbadem escort
içerenköy escort
kozyatağı escort
küçükyalı escort
kadıköy escort bayan
ümraniye escort bayan
bostancı escort bayan
ataşehir escort bayan
anadolu yakası escort bayan
kadıköy escort
ataşehir escort
bostancı escort
ümraniye escort
anadolu yakası escort
bostancı escort
bostancı escort
serifalı escort
serifalı escort
serifalı escort
ataşehir escort
kadıköy escort
bostancı escort
ümraniye escort
kartal escort
maltepe escort
pendik escort
kurtköy escort
anadolu yakası escort
Çocukların teknoloji ile aşırı derecede haşır neşir olması konusunda hazırlanan yığınla rapor gösteriyor ki akıllı cihaz bağımlılığı empatiyi azaltıyor, zorbalığı artırıyor, oyun saatlerinden çalıyor. Anne babalar da saat kuruyor, cihazları kilitliyor ya da gerçek insan etkileşimi konusunda nutuk çekiyor. Sonra da telefonlarına bakıyor.
Model kim?
M.I.T. Bilim, Teknoloji ve Toplum programında profesör olan Sherry Turkle, son kitabı Sohbeti Geri Kazanmak: Dijital Çağda Konuşmanın Gücü’nde ebeveynlere daha iyi davranış modeli olarak kontrolü ele alma çağrısında bulunuyor.
Turkle, 15 yaşında bir çocuğun kendisine bir gün aile kurmak istediğini ancak bunu anne babasının yaptığı gibi (yemekte, parkta ya da okul müsabakalarında telefonla oynayarak) değil; yaptığını sandığı gibi (telefonsuz sofralarda ve bol bol aile sohbeti ile) yapmak istediğini söylediğine dikkat çekiyor.
Turkle, aşırıya kaçan teknoloji kullanımının bedelleri konusunda gayet net: Çocuklarımız konuşmaya katılamıyor, yalnızlık hissediyor, empatik olmaları güçleşiyor.
Bir deneyde pek çok öğrenci düşünceleriyle baş başa, öylece oturmaktansa kendilerine hafif elektrik şokları vermeyi tercih etti.
Ne yazık ki burada tek çare ebeveynler – çünkü çocuklar empati yeteneklerinin kötü etkileneceğinden endişe ederek cihazlarından vazgeçmeyi tercih edemezler.
Sorun onlarda değil, yetişkinlerde
Yetişkinlerin biraz öz denetim alıştırması yapmaları gerekiyor. Çoğumuz bu hususta birer erdemlilik timsali sayılmayız. Belki teknolojiyle hayatımınız ilerleyen dönemlerinde (çok sonradan) tanıştığımız için, kullanımı kısıtlamak yerine, doymaksızın yeni işlevler (e-posta, kamera, onlarca uygulama) ekliyoruz. Sınırlama kapasitemiz ya da alışkanlığımız yok.
Yine de her ne hikmetse, çocuklarımızın öz denetimde sihirli bir şekilde iyi olmalarını bekliyoruz. (Ama bir saniye! Onlara bunu bizim öğretmemiz gerekir?)
Bu imkansız değil. Steve Jobs ‘low-tech’ tabir edilen, yani eve çok düşük yoğunlukta teknoloji sokan ebeveynlerdendi. Silikon Vadisi’ndeki pekçok ana baba çocuklarını ekran yasağı olan Waldorf ekolü okullara gönderiyor. Eski Wired baş editörü ve şimdinin drone üreticisi Chris Anderson, evindeki her cihazın katı sınırlamalara ve ebeveyn kontrol protokollerine tabi olduğunu ifade ediyor.
Çocuklarım beni ve eşimi faşist olmakla, teknoloji konusunda aşırı endişeli olmakla itham ediyor ve hiçbir arkadaşlarının böyle kurallara uymak zorunda olmadığını söylüyor. Çünkü biz teknolojinin zararlarını ilk elden gördük. Kendimiz yaşadık, çocuklarımın da bunları yaşamasını istemiyorum.
Turkle da Anderson’un yaptığını öneriyor: Zayıflıklarımızı kabul edelim ve inisiyatif alıştırması yapalım. ‘’Cihazlarımızı ve hayatlarımızı, bu zayıflığımızı göz önünde bulundurarak tasarlamalıyız.’’
Herkes için sağlıklı sınırlar
Davranışçı ekonomistler ‘taahüt araçları’ kullanarak kendimizi normalde yapmayacağımızı bildiğimiz şeyleri yapmaya zorlamamızı öneriyor.
Telefonunuzu geride bırakın. Eğer yanınızda değilse onu kullanamazsınız. Teknolojisiz alanlar belirleyin, evin içinde küçük bir alan olsa bile yeter – bir yerden başlamak lazım, değil mi? Yemekte telefon yasağı nettir ama kaç kişi buna gerçekten uyar? Bir cihaz kutusu alın, tüm telefonları içine koyup kilitleyin ve anahtarı da evin en küçüğüne verin.
Bunlar işe yaramasa bile çocuklar bizden daha iyi durumda olabilirler. Turkle, yeni nesil için daha umutlu olduğunu, çünkü onların kendilerine ayıracak vakti olmayan ve onları dinlemek yerine telefonlarına bakan anne babalara sahip olmanın nasıl hissettirdiğini bildiklerini ifade ediyor.
Disiplin mefhumundan ziyade, bedel ve kayıp değerlendirmeleri bizi olduğumuzdan çok farklı bir noktaya taşıyabilir.
Kaynak: Quartz