Hilekarlar asla muvaffak olamazlar diye mi düşünüyorsunuz? Lance Armstrong, Tour de France’ı yedi kez kazandı. Manny Ramirez iki Dünya Şampiyonası, Ben Johnson ise Olimpik altın madalya kazandı. Bunlar azımsanacak başarılar değil. Evet, yetkililer eninde sonunda Armstrong, Ramirez ve Johnson’ın yasaklı olan performans artırıcı (PEDs) ilaçlar kullandıklarını anladı ve sporcular buna göre cezalandırıldılar ancak sayısız sporcu yakalanmadan ve ceza almadan işin içinden sıyrıldı. Çok da uzak olmayan bir gelecekte atletler, tespit edilmesi imkansız değilse de çok daha zorlu olan hile yöntemlerine baş vurabilirler.
Genetik Doping
Bunlardan biri gen dopingi. Bilim insanları, genetik modifikasyon ve düzenleme yöntemleriyle genetik kodumuzu baştan yazmanın yollarını çizerken; geleceğin atletlerinin, amaç doğrultusunda, sentetik olarak değiştirilmiş genlerle sahaya çıkma ihtimalleri üzerine tartışılıyor.
Nasıl olacak diye merak ediyor olabilirsiniz. Genetik olarak değiştirilmiş organizmaları düşünün, onlarla her gün marketlerde karşılaşıyor, internette haklarında yazılanları okuyoruz. Bilim insanları, bitkilerin genlerini modifiye ederken faydalı bir geni yerleştirmek için virüslerden faydalanıyor. Teorik olarak aynı işlemi daha iyi bir atlet geliştirmek için de uygulayabilirler.
Örneğin bir bilim insanı, bir virüs aracılığıyla atletin bedenine, EPO (erythropoietin) proteini üretmeyi teşvik edecek geni yerleştirebilir. (EPO dokulara oksijen iletimini kolaylaştırıyor – bu sebeple atletler performanslarını artırmak için yıllar boyunca kendilerine EPO enjekte ediyor.) Enjekte edilmiş EPO’nun tespiti kolaydır, bu sebeple doping testlerine tabi tutulan atletler bundan kaçınabilmektedir.
Dopingi Bedenin Kendisi Üretince
Peki ya bedenin kendi üretimi olan EPO’nun tespiti? İmkansıza yakın bir zorlukta olabilir.
Dünya Dopingle Mücadele Ajansı yöneticilerinden Olivier Rabin, bunun için atletlerin kan ya da başka biyolojik örneklemlerinde fazladan gen kopyalarının aranması gerekeceğini ifade ediyor.
Elbette bunun işe yaraması için yetkililerin, atletin genetik kodunun değiştirilmeden önce neye benzediğini bilmeleri gerekiyor. Bunu bilmeksizin, atletin fazladan gen kopyaları ile doğup doğmadığını da kesin olarak bilemezler.
Burada genetik düzenleme devreye giriyor. Gen eklemeye dayanan genetik modifikasyondan farklı olarak gen düzenleme, organizmanın hali hazırda sahip olduğu genlerin en basit anlatımı ile kesilip yapıştırılması prensibine dayanıyor. Yani genetiği düzenlenmiş bir atlet, yetkililerin tespit edebileceği eklenmiş genler taşımaz.
Olası Önlemler Epey Tartışmalı
Olası ihlalleri önlemek adına Dünya Dopingle Mücadele Ajansı, tüm olimpik atletlerden genetik kodlarının bir kopyasını talep etme seçeneğini değerlendiriyor. Mahremiyet açısından oldukça tartışmalı bir seçenek gibi görülen gen kopyası ibrazı, olimpik sporcuların bazılarının çocuk olmasıyla daha da karmaşık bir hal alıyor. Dahası, bu önlemin tüm spor dalları ve atletleri kapsaması pek mümkün görünmüyor – çünkü sadece olimpiyatlarda yarışan atletlerin değil – her atletin genetik kodunun kopyasına, koda müdahale edilmeden önce sahip olmak gerekiyor.
Araştırmacılar atletlerin etik ve olası sağlık sorunları açısından eğitilmesini önerse de sporcuların galibiyet uğruna, çoğu zaman sağlıklarını hiçe sayarak inanılmaz riskler aldıkları biliniyor. Şimdilik onları durdurmak için etkili bir plan da bulunmuyor.
Kaynak: Futurism