eryaman escort
sincan escort
etlik escort
keçiören escort
kızılay escort
çankaya escort
rus escort
Banliyölerde bulunan müstakil evler uzun zamandır Amerikan orta sınıfın rüyalarını süslüyor. Amerika’ya hiç gitmemiş olanlar bile gerek dizilerden gerekse filmlerden bu hayat tarzına oldukça aşina. Örneğin 1999-2007 yılları arasında yayınlanan The Sporanos, Tony Soprano ve ailesinin geniş banliyö evini hem geleneksel hem de alışılmamış bir şekilde tasvir ediyor. Soprano’ların evi dizinin domestik sahneleri için asıl mizanseni oluştursa da Amerikan rüyasının pek de estetik olmayan bir yüzünü ifşa ettiği için eleştirmenler tarafından diğer dizilerdeki banliyö evlerinden daha farklı bir şekilde nitelendiriliyor: McMansion.
Soprano’ların evi.
McMansion, müteahhitlerin herhangi bir mimarın yol göstericiliğinden faydalanmadan inşa ettiği büyük, gösterişçi ve neo-eklektik tarzı evlere verilen küçümseyici bir terim. Bu terim 1980’lerde Amerikan banliyölerinde inşa edilen devasa, kötü bir şekilde tasarlanmış ve pahalı evleri eleştiren mimar ve mimari eleştirmenleri tarafından literatüre kazandırıldı.
McMansion’ların Genel Özellikleri
ankara escort
çankaya escort
eryaman escort
etlik escort
ankara ucuz escort
balgat escort
beşevler escort
çankaya escort
cebeci escort
çukurambar escort
demetevler escort
dikmen escort
eryaman escort
esat escort
etimesgut escort
etlik escort
gaziosmanpaşa escort
keçiören escort
kızılay escort
maltepe escort
mamak escort
otele gelen escort
rus escort
sincan escort
tunalı escort
türbanlı escort
ulus escort
yenimahalle escort
- En az 279 m2 (3000 ft2) büyüklüğünde olurlar -yani Amerika’daki ortalama bir evden 46 m2 (500 ft2) daha büyüktürler.
- Pencereler, kapılar ve verandalar kötü bir oranla yerleştirilmiştir.
- Farklı stillerdeki çatılar bir arada kullanıldığı için tuhaf bir görüntüye sahiptir.
- Mimari detayların ve süslemelerin planlaması kötü yapılmıştır.
Görsel: McMansion Hell
- Farklı mimari stiller uyumsuz bir şekilde bir arada kullanılmıştır, tutarlılık oluşturmaz.
- Pencereler ekseriyetle PCV’dir. Yapay taşlara gereğinden fazla yer verilmiştir.
Görsel: McMansion Hell
maltepe escort
kurtköy escort
pendik escort
göztepe escort
bağdat caddesi escort
ataşehir escort
acıbadem escort
içerenköy escort
kozyatağı escort
küçükyalı escort
kadıköy escort bayan
ümraniye escort bayan
bostancı escort bayan
ataşehir escort bayan
anadolu yakası escort bayan
kadıköy escort
ataşehir escort
bostancı escort
ümraniye escort
anadolu yakası escort
bostancı escort
bostancı escort
serifalı escort
serifalı escort
serifalı escort
ataşehir escort
kadıköy escort
bostancı escort
ümraniye escort
kartal escort
maltepe escort
pendik escort
kurtköy escort
anadolu yakası escort
- Evin içerisinde birçok oda bulunsa da bu odalar kullanılmaz.
- Detaylar üzerine düşünülmemiştir, hızlı bir şekilde mix–and-match yapılmıştır.
- Gösterişli ve zengin durması istense de genellikle düşük kaliteli materyaller kullanılmıştır.
- İç mekanda rastgele ögeler bulunur, bu yüzden planlaması oldukça tuhaftır. Dış mekanı da benzer bir şekilde garip bir görüntüye sahiptir.
- Pencere ve çatı hattı gibi detaylar üst üste geçer.
- Kule tavanlara ve devasa avizelerin bulunduğu iki katlı giriş hollerine yer verilir.
- İki katlı odaların kocaman pencereleri ve yankılı akustiği vardır.
- Devasa sütunlar kullanılır. Bu sütunlar büyük bankalardaki sütunları andırsa da genellikle mermerden değil alçıdan inşa edilmiştir.
Görsel: McMansion Hell
- Birden fazla şömine inşa edilir.
- Her yatak odasının kendine ait banyosu bulunur.
- Alan verimsiz bir şekilde kullanılmıştır.
Romalı mimar Vitruvius, mimarinin dayanıklı, kullanışlı ve güzel olması gerektiğini söyler. İnsanlık tarihinin büyük bir kısmında da evler bu üç prensip gözetilerek inşa edilir, çünkü kuşaktan kuşağa aktarılacak şekilde tasarlanmıştır. Ancak bu durum 1980’lerde daha ucuz inşaat malzemeleri ve tekniklerine ulaşımın kolaylaşmasıyla değişti. McMansion’lar uzun süre ikamet etmek için değil ev sahiplerinin bu evleri birkaç yıl içinde ellerinden çıkarıp birkaç milyon dolar kazanması için inşa ediliyordu. İnşaat şirketleri normal boyutlardaki mütevazi evleri yıkıp gösterişçi ve devasa McMansion’lar inşa etmeye başladı. McMansion’lar 2008 yılındaki ekonomik krize sebebiyet veren emlak balonu ile doruk noktasına ulaşsa da takip eden ekonomik kriz McMansion’ların gözden düşüşünü beraberinde getirdi. Ancak Amerikanların her şeyin boyutunu büyütme arzusu yeni bir trende dönüştü: McModern’lar. McModern’lar da benzer bir şekilde alıcılara en ucuz fiyata en büyük alanı vaat ediyordu. Bu evlerin bir başka özelliği ise toplu hayata büyük zararlar vermeleri -örneğin komşuların güneş ışığını kesiyor, devasa pencereleriyle mahremiyeti ihlal ediyor, alanın ve enerji kaynaklarının boşa harcanmasına neden oluyor.
Diğer bir deyişle McMansion’lar dünyanın dört bir yanında popülerleşen “sürdürülebilir mimarinin” bir nevi antitezi.
McModern
McMansion ve McModern kelimeleri fast food zinciri McDonald’s’a bir gönderme -yani McDonald’s’ın müşterilerine sunduğu büyük, hızlı ve lezzetsiz yemeklerin mimariye uyarlanışı. McMansion’lar toplu üretimin ve hızlı inşaatın bir ürünü olduğu gibi şahsiyetsiz ve gereksiz derecede büyük.
Görsel: McMansion Hell
Toplumda McDonaldlaşma
Amerikalı sosyolog George Ritzer, 1993 yılında yayınladığı McDonaldization of Society adlı kitabında fast food restoranlarında benimsenen iş modelinin toplumun çeşitli yapılanmalarında gitgide daha fazla görülmeye başladığını öne sürdü. Ritzer’a göre bu iş modeli dört farklı elemente dayanıyor: verimlilik, tahmin edilebilirlik, hesaplanabilirlik ve kontrol. Diğer bir deyişle bu dört element kapitalist bir sistemde var olabilmenin temel şartları.
Verimlilik, bir görevi tamamlamak için kullanılan optimal metot anlamına geliyor. Örneğin Mcdonald’s, müşterilerin karınlarını en hızlı şekilde doyurabildikleri bir restoran. Benzer şekilde toplumda da her şey “gerekli sürenin minimuma düşürülmesi” üzerine odaklanmış durumda.
Tahmin edilebilirlik, standartlaştırma ve tek tipleştirme etrafında dönüyor. Dünyanın neresinde olursanız olun McDonald’s’a girdiğiniz anda sizi aynı ürünler ve aynı servis bekliyor olacak.
Hesaplanabilirlik, “sayılabilir olmak” demek -ki bu McDonaldlaşmış toplumlarda “kalite” gibi sübjektif kavramlardan çok daha önemli bulunuyor.
Kontrol ise tıpkı McDonald’s’ta olduğu gibi yöneticilerin işçilerini kontrol etmesi anlamına geliyor. Yani işçilerden işe aynı saatte gelmeleri ve aynı şekilde davranmaları bekleniyor.
Ritzer, bu özelliklerin üretim, iş ve müşteri deneyimi üçgeninden çıkıp toplumun her alanını yönettiği görüşünde. McDonaldlaşma değerlerimizi, tercihlerimizi, hedeflerimizi, dünya görüşümüzü, kimliklerimizi ve ilişkilerimizi şekillendiriyor. Ayrıca sosyologlara göre McDonaldlaşma, Batının ekonomik ve kültürel baskınlığından beslense de artık global bir fenomen ve dünyanın dört bir yanındaki ekonomik ve sosyal hayatı tek tipleştirmiş durumda. McMansion’ların büyüklüğü, kısa inşa süresini ve tek tipleşmeyi kalitenin önüne koyan doğası, McDonaldlaşmanın toplumun her alanına olduğu gibi mimariye de hükmettiğini kanıtlar nitelikte.
Yazar: Bilge Çay