Son yıllarda Çin nüfusunun cinsiyet oranlarındaki ‘’dengesizlik’’ sorunu medyada geniş şekilde yer almaya başladı. Uzmanlar 30 ila 60 milyon arası kız çocuğun, ülkede 1979 yılında uygulanmaya başlanan ”tek çocuk politikası” sebebiyle nüfustan ”eksilmiş” olduğunu tespit etti. 2010 nüfus sayımlarına göre Çin’de her 100 kadına karşı 118 erkek bulunuyordu. Bu oranın küresel ortalaması ise 105 kadın olarak açıklanmış. Ekonomistlerin ve sosyologların korkulu rüyası olan bu tablodan iki önemli soru doğuyor: Bu kayıp kızlara ne oldu? Bu denli dengesiz bir ‘doğumda cinsiyet oranı’na sahip olan dünyanın en kalabalık ülkesini neler bekliyor?
Sayılar abartılmış olabilir
China Quarterly’de yayımlanan araştırmada aynı zamanda bu sayıların muhtemelen abartılmış olduğu da belirtiliyor. Kansas Üniversitesi Siyasal Bilimler’de ders veren ve aynı zamanda araştırmayı yapan ekibin parçası olan Doçent John Kennedy, çalışmanın basın bülteninde ‘’İnsanlar 30 milyon kız çocuğunun nüfustan eksiltildiğini düşünüyor. Bu sayı Kaliforniya nüfusuna eşdeğer – ve öylece kaybolduğunu düşünüyorlar.’’ ifadelerini kullanmış.
‘Olmayan’ çocuklar
Kennedy ve Normal Universitesi’nden çalışma arkadaşı Shi Yaojiang’ın, Çin’in kayıp kızlarını ve yüksek cinsiyet oranlarını araştırmaya olan ilgileri 90’larda bir çiftçi ile tanışmaları sayesinde başlamış. Adamın küçük oğlunu ve büyük kızını adları ile tanıtmasına karşın ortanca kızını ‘olmayan’ şeklinde nitelendirerek gülümsemesi ve göz kırpması dikkatlerini çekmiş. (O günlerde Çin hükumeti tek çocuk politikasını ‘ilk çocuk kızsa aile ikinci bir çocuğa sahip olabilir’ şeklinde genişletmişti.) Anlaşılmış ki ilk ve son çocuğun nüfus kaydı yapılırken ortanca kız bilinçli olarak kayıt dışı bırakılmış. Bu sebeple Kennedy ve Yaojiang, çocuklarının varlığını bildirmemeyi tercih eden başkalarının da olup olmadığını merak etmişler.
Kayıt dışı ortancalar
Bu durumun kayıp kızları açıklamak için yeterli olup olmadığını anlamak amacıyla araştırmacılar ülkenin istatistik yıllıklarını ve son 4 nüfus sayımını (1982 – 1990 – 2000 – 2010) analiz etmiş. Kayıp kızların gerçek sayısını tespit edebilmek için geriye dönük yansıtma yöntemini kullanmışlar. Yani 1990’da doğan çocuk sayısı ile 2010 sayımlarının 20 yaş verilerini karşılaştırmışlar.
Araştırmanın sonuç bölümünde ”Veriler kayıt dışı kızlara ilişkin ilk izlenimlerimizin olağandışı vakalar olmadığına, hatta kayıt dışı kız (ve erkek) doğumlarının Çin kırsalında yaygın bir fenomen olduğuna işaret ediyor.” ifadeleri yer alıyor.
Nüfus sayım verilerine göre 10 yaştan – özellikle de 15 yaştan – itibaren kız çocuklarının nüfusa bildiriminde ani bir artış görülüyor. Bu tablo ergenlik çağlarına kadar kayıt dışı yaşayan çok sayıda genç kadın anlamına geliyor.
Araştırmacılar -kadın ölüm oranlarını ve uluslararası evlatlık edinme verilerini hesaba katarak- 1990 ila 2010 yılları arasında yaklaşık 15 milyon kızın kaybolduğunu tahmin ediyor. Bunlardan yaklaşık 11 milyonun nüfusa kaydı olmadan yaşayan kadınlar olduğu, kalan 4 milyonun yüzde 7’sinin yenidoğan öldürme, yüzde 20’sinin cinsiyet tercihine bağlı kürtaj sebebiyle kaybedildiği tespit edilmiş.
Aile planlama politikaları yetersiz
Araştırmacılara göre çok sayıda kızın kayıt dışı kalabilmesinin ya da sonradan bildirilmesinin bir nedeni de yerel hükumet çalışanlarının, aile planlama politikalarını uygulatma becerisine ya da isteğine sahip olmamaları.
Birden fazla çocuğu olan aileler para cezaları ve başka yaptırımlarla karşılaştı. Araştırma raporuna göre kimi aileler bu bedelleri ödemek yerine cinsiyet tercihine bağlı kürtaja ya da yenidoğan kız bebek cinayetine yöneldi. (Female infanticide: Kız bebeklere bakım sağlamayı reddederek yaşamlarının ilk yıllarında ölmelerine sebep olmak.) Daha eski bir araştırma 1980 ve 2000 yılları arasında doğan 8,5 milyon kızın bu uygulama sebebiyle ‘kaybedildiğini’ tahmin etse de pek çok akademisyen bu sayının çok daha yüksek olabileceğini düşünüyor.
Kızlar artık ‘daha değerli’
2015’te Çin tek çocuk politikasını terk edeceğini açıklamıştı.
Bu araştırma milyonlarca kayıp kızı ‘’keşfetmek’le kalmıyor, bir yandan da ülkedeki erkek çocuk kayırma eğilimine ve bu eğilimin nasıl değişiyor olabileceğine ışık tutuyor.
Geleneksel olarak kızlar başkasının ailesine doğmuş gibi kabul edilir. Bu sebeple özellikle kırsalda, aileler için kız çocuk sahibi olmanın hiçbir sosyal ya da ekonomik cazibesi yoktur. Ancak çok sayıda ailenin kızlarını saklamayı tercih etmesi, kızların bir şekilde ‘’değer kazanmış’’ olabileceğine işaret ediyor olabilir.
(Konu ile ilgili farklı örnekleri ve daha detaylı bilgiyi ”Gendercide / Cinskırım” başlıkları ile araştırabilirsiniz.)
Kaynak: Broadly.