Darius Foroux‘un Medium’da yayınlanan yazısının çevirisidir.
Her birey kendi sosyal gerçekliğini kendi yaratır. Dünyaya bakış açımız tamamen özneldir, çünkü her birimiz ‘bilişsel yanlılık’ gösteririz. İlk olarak 1972 yılında Amos Tversky ve Daniel Kahneman isimli iki psikolog tarafından öne sürülen bu kavram, yargılarımızı ve dolayısıyla kararlarımızı etkileyen sistematik düşünme ‘hata’larının bütünü olarak tanımlanır.
Karar vermeye ilişkin 106 farklı tipte bilişsel yanlılık bulunuyor. Bu hataları hepimiz yapıyoruz. Bu nedenle kusursuz bir ‘düşünür’ olmaya çalışmanın bir anlamı yok- zira bu imkansız.
Bununla birlikte, biraz da olsa pratik yaparak pek çoğumuzun yaptığı düşünme hatalarından kaçınmak mümkün. Bu sayede kararlarımızı, nihayetinde de yaşamımızı ve kariyerimizi iyileştirebiliriz.
Bu düşünme hatalarından üçü ile devam edeceğiz. Soru şu: Bu hataları yapıyor musunuz? Cevabınız evet ise, bunların olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik önerileri de yazının devamında bulabilirsiniz.
1. Hayatınız için belirleyici olanın ‘başınıza gelenler’ olduğu düşüncesi
Bireyler olarak gösterdiğimiz bilişsel eğilimler arasında favorim ‘’Dikkatte Seçicilik Eğilimi’’ (Attentional Bias). Bu eğilim, mevcut hayatınızın, başınıza gelen şeylerden çok düşüncelerinizce şekillendiğinin bilimsel bir göstergesi olarak da görülebilir.
Algıda seçicilik eğilimi, düşüncelerimizin bir şeyi algılama şeklimizi etkilediğini, algının da hareketlerimizi ve kararlarımızı şekillendirdiğini söyler. Bu ikisi (hareketlerimiz ve kararlarımız) hayatlarımız üzerinde son derece belirleyicidir.
Eğer olumsuz düşünceleriniz varsa bu, hayatı olumsuz algılayacağınız anlamına gelir. Zihnimiz pek rasyonel olmayabilir ancak bir o kadar da basit bir yapıya sahiptir.
Ne Yapmalı?
Kendinizi maruz bıraktığınız şeyler konusunda dikkatli olun: Hayatınızdaki insanlar, yaptığınız sohbetler, dinlediğiniz müzikler, okuduğunuz kitaplar ya da izlediğiniz filmler… Bütün bunların –ve maruz kaldığınız diğer her şeyin- sizi etkilediğini unutmayın. Bunların sizin üzerinizde yarattığı etkiye mani olamazsınız ancak neye maruz kalacağınızı kontrol edebilirsiniz.
Dikkatinizi olumlu şeylere mi yönlendiriyorsunuz? O zaman, hayata dair olumlu bir bakış açısı yakalayabilirsiniz. Dikkatinizi olumsuz şeylere mi veriyorsunuz? Bunun sonucunun ne olacağını zaten biliyorsunuz.
2. Zihninizin güvenilir olduğu düşüncesi
Hala zihninizin en iyi arkadaşınız olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu noktada bizi haklı çıkaracak en net kanıt ise bilişsel eğilimlerin en popülerlerinden biri olarak kabul edilen ”Doğrulama Eğilimi” (Confirmation Bias). Bu eğilim, sahip olunan fikirleri ya da ön yargıları her koşulda doğrulamaya yönelik tutum olarak tanımlanır. Doğrulama eğilimi gösteren kişi, fikrini ya da ön yargısını doğrular nitelikte bilgiyi, ipucunu ya da kanıtları aramaya koyulur. Diğer bir deyişle, her şeyi hatalı olmadığınızı kanıtlamak üzere yaparsınız. Bilim insanları da bu eğilimi sıklıkla gösterir ve kendi ön yargılarını onaylamaya çalışmak konusunda kötü bir üne sahiptirler. Gördüğünüz gibi kimse mükemmel değil.
Ne yapmalı?
Hayata karşı pragmatik ve tarafsız bir bakış açısı yakalamak, kişiyi daha çok bilgiye dayanan kararlara yöneltebilir. Ne yazık ki, hayatta ‘en iyi karar’ diye bir şey yok. Eğer olsaydı, hepimiz mantıklı ve faydalı kararlar verebilen insanlarla dolu kusursuz bir dünyada yaşıyor olurduk. Bu bizi şu noktaya taşıyor: Düz mantığı, inanışı ve hatta salt bilimi bile temel alan kararlardan kaçınmalısınız.
Belli bir düşünce şekline takılıp kaldığımda, sıkıştığım yerden kurtulmak için bilişsel eğilimler listesine bakarım. Kolaylıkla erişilebilir bir şey. Arama motoruna ‘’bilişsel önyargı’’ ya da ‘’bilişsel eğilimler’’ yazmak yeterli.
Biraz kitap ya da araştırma sonucu okuduk diye her şeyi çözdüğümüzü düşünmek epey caziptir. Sadece bir sorun var: Ne kadar bilgiye sahip olursanız olun, yine de yargılarınıza güvenemezsiniz. Bu basit gerçeğin farkında olmak, bilgiye dayalı kararlar alabilmenizi kolaylaştırır.
3. Herhangi Bir Şeyi ASLA Tekrarlamayacağınız Düşüncesi
- Çok stresli bir gezi sonrasında ‘bir daha asla seyahat etmeyeceğim.’ demiştim.
- İlk ilişkim dramatik bir biçimde sonlandığında ilişkilerin hepsine lanet okumuştum ve ‘bir daha asla ilişkim olmayacak.’ demiştim.
- Son işimi bıraktığımda ‘bir daha asla başka biri için çalışmayacağım.’ demiştim.
- Toplu taşıma araçlarını kullanmaktan bunaldığımda ‘bir daha bu treni asla kullanmayacağım’ demiştim.
- Kazancımın yarısını ekonomik krizde kaybettiğimde ‘bir daha asla yatırım yapmayacağım.’ demiştim.
Ve tabii ki; yeniden seyahat ettim, aşık oldum, trene bindim ve gelecekte bir başkası için çalışmaya başlayabilirim.
Ne Yapmalı?
Kötü bir deneyim sonrası, bu deneyimi asla tekrar etmeyeceğiniz düşüncesine kapılmamalısınız. En azından, bahsettiğim kişisel deneyimlerin ışığında, benim vardığım sonucun bu olduğunu söyleyebilirim. Aslında bu hepimizin bildiği bir şey.
Ancak buradaki asıl problem, bu saçma şeyleri söylemeye devam etmemiz ve tabii ki düşünce biçimimizi etkileyen bu hataları tekrarlamamız. İşte tam da bu nedenle, yeniden yatırım yapmaktan korkuyor, yeni bir iş kurmaktan ya da yeniden aşık olmaktan çekiniyoruz.
Bu düşünce şeklini benimseyerek kendinize iyilik yapmazsınız. Aslında düşünce hatalarının hiçbiri sizin yararınıza değildir.
Neden mi hala hata yapıyoruz? Çünkü, bu hataların çözümü aslında sadece sağ duyulu olmayı gerektiriyor. Bazen çok zeki olduğumuzu ve kimi şeyleri düşünmeye dahi ihtiyaç duymadığımızı sanıyoruz. Bizler rasyonel değiliz ve bunu asla unutmamalıyız. Eğer unutursak, düşüncemizdeki hatalar, hayatımızdaki hatalara dönüşmeye başlar. Bu sebeple, düşünme hatalarını -hala yapabiliyorken- değiştirmeliyiz.
Kaynak: Medium