Parker, kanser araştırmaları yapan ve kendi adını taşıyan bir immünoterapi enstitüsünün kurucusu olarak verdiği röportajda kendinin, ”sosyal medya konusunda bir tür vicdani retçi’” haline geldiğini ifade ediyor.
Facebook’un yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde bana gelip ‘’sosyal medya kullanıcısı değilim’’ diyen insanlar olurdu. Ben de onlara ‘’Tamam ama bir gün olacaksın.’’ derdim ve onlar da ‘’Hayır, hayır. Ben gerçek hayat etkileşimine önem veririm. İçinde bulunduğum ana, var olana ve samimiyete önem veririm.’’ diye cevap verirdi. Onlara hep ‘’Eninde sonunda seni kazanacağız.’’ derdim.
Ve çoğu insanı kazandılar da. Facebook en yaygın şekilde kullanılan sosyal platform ve Amerikalıların neredeyse yarısı (zaman zaman problematik bir şekilde) haberleri buradan alıyor.
Facebook kendini nasıl bu kadar ”sevdirdi”?
Temmuz 2017’de Facebook aylık aktif kullanıcı sayısının 2 milyar olduğunu açıkladı. Geçtiğimiz yılın sonlarında da, her bir kullanıcısının günde ortalama 50 dakikasını aldığı ortaya çıktı. Bu süre şimdiye kadar artmış olabilir, özellikle de hevesli kullanıcılar için.
Facebook bu sayıda kullanıcıyı, sadece eğlenceli bir platform olduğu için toplamıyor. İnsanlar bu kadar zamanlarını sadece durum güncellemesi yapmak için harcamıyor. Çok sayıda kullanıcı, zamanlarının ciddi bir kısmını ona ayırıyor çünkü Facebook, beynimizin çalışma şeklinden istifade ederek bizi olabildiğince çevrim içi tutacak şekilde tasarlanmış.
Facebook’un ilk örneklerden biri olduğu bu tip uygulamalar oluşturulurken girilen düşünme süreci tamamen ‘Kullanıcıların zamanını ve dikkatini nasıl mümkün olduğunca çok alırız?’ sorusunun cevabını aramaktan ibarettir.
Teknoloji bağımlılığına sebep olan ve bu bağımlılığı kıran algoritmalar üzerinde çalışan Dopamine Labs adlı oluşumun kurucusu Ramsay Brown, dikkat aralığımızı ve tüketici tercihlerimizi açık artırmayla elden çıkaran sosyal ağların müşterilerinin, büyük şirketler olduğunu ifade ediyor.
Bu da şu anlama geliyor: Facebook’unuzu kontrol edip durmayı bırakmak istediğinizde, bu aslında irade gücünüzle alakalı bir şey olmuyor – beyninizin çalışma prensibiyle alakalı oluyor. Parker bunu ‘’sosyal onay geri bildirimi döngüsü’’ olarak nitelendiriyor. ‘’Bu tam da benim gibi bir hacker’ın bulacağı bir şeydir, çünkü burada insan psikolojisinin bir açığını suistimal ediyorsunuz.’’
Minik dopamin vuruşları
Brown’a göre bu, bir grup mühendisin algoritmalar aracılığıyla, kullanıcılara ne zaman, neyin gösterileceği ve kullanıcıların ne zaman, neyi beğeneceği konularında ince ayarlar yapıyor olduğu anlamına geliyor.
Bir fotoğraf beğenmek ya da bir iletiye yorum yazmak gibi şeyler her defasında kullanıcıda minik dopamin vuruşlarına sebep olur. Bu da kullanıcıyı daha çok yorum, beğeni, paylaşım yapmaya ve içeriğe daha çok katkıda bulunmaya iter. Bu durum sadece Facebook için değil, sosyal ağların çoğu için geçerlidir. Benim gibi, Zuckerberg gibi, Instagram kurucusu Systrom gibi mucitler ve tasarımcılar bunu gayet iyi anlarlar – ve yine de yaparlar.
-Sonradan bir canavara dönüşecek olan- kendi tasarımının ahlaki boyutunu sorgulayan her iyi yenilikçi gibi Paker da, bu tekniklerin Facebook’un ilk zamanlarında kullanımı ile bugün kullanımı arasında fark olduğunu kabul ediyor. ‘’O dönem söylediklerimin sonuçlarının neler olabileceğinin tam olarak farkında mıydım gerçekten bilmiyorum – çünkü 2 milyar insana genişlemiş bir sosyal ağın, istenmeyen / amaçlanmamış sonuçları olabilir.’’
Korkutan güç
Sosyal ağların, verimli çalışma becerimize ve zihnimize garip etkileri var. Diğer sosyal ağlar gibi Facebook da, insanlara diğerleriyle bağlantı kurma imkanı sunar ve bu da zihinsel ve fiziksel sağlığımız için genellikle olumlu etkileri olan bir şeydir. Bunun yanı sıra, kendimizi başkalarıyla kıyaslamamıza da imkan tanıyarak, bizi daha kaygılı, depresif yapabilir ve bedenimiz hakkında karmaşık fikirlere kapılmamıza sebep olabilir.
Parker’ın ifadeleri, sosyal ağları kullanım şeklimizi değiştirmeyebilir ancak son derece bağımlılık yapıcı özelliklere sahip olan, yaygın bir platformun geliştirilme aşamasında görev almış bir başka uzmanın daha, onun gücünü ve etkisini açıkça doğrulaması son derece önem taşıyor.
Eğer bu platformların, dünyamızı ve ilişkilerimizi nasıl şekillendirdiğini konuşacaksak, onları tasarlayan insanların da bu diyalogun parçası olmaları gerekiyor.
Parker’ın verdiği roportajın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Röportaj linki çalışmıyor. 404 not found. hatası veriyor. Bilginize.
Merhaba, uyarınız için teşekkürler.
Biz ”bağlantı güvenli değil” mesajı alıyoruz görüntülemeye çalıştığımızda. Yani link verdiğimiz web sitesinin güvenlik sertifikası ile ilgili bir sorun var anlaşılan.