Bildiğimiz gibi; geçtiğimiz Pazartesi günü Facebook ve ona bağlı tüm ürünler, küresel çapta yaklaşık altı saat boyunca internetten kayboldu. Facebook ürünleri olan Whatsapp ve Instagram uygulamalarına da haliyle erişim sağlanamadı. Şirketin kuruluşundan beri yaşadığı en büyük kesintinin “Facebook Dosyaları” açıklamalarından sonra gelmesi de kaosu pekiştirdi. Mark Zuckerberg’ün kaybettiği yüzde 5’lik hisseden daha büyük olan sorunsa, şirkete duyulan güvenin büyük ölçüde kaybedilmesi oldu.
eryaman escort
sincan escort
etlik escort
keçiören escort
kızılay escort
çankaya escort
rus escort
Pazartesi günü ne oldu?
Dünyanın en büyük ağ alt yapı sağlayıcılarından CloudFlare’in Ceo’su John Graham-Cumming’e göre, problemin ilk emareleri Kaliforniya’da sabah 8:50 civarında görüldü.
ankara escort
çankaya escort
eryaman escort
etlik escort
ankara ucuz escort
balgat escort
beşevler escort
çankaya escort
cebeci escort
çukurambar escort
demetevler escort
dikmen escort
eryaman escort
esat escort
etimesgut escort
etlik escort
gaziosmanpaşa escort
keçiören escort
kızılay escort
maltepe escort
mamak escort
otele gelen escort
rus escort
sincan escort
tunalı escort
türbanlı escort
ulus escort
yenimahalle escort
Problemin tam olarak ne olduğunu anlamak için, Facebook ve CloudFlare’in ayrıntılı blog yazılarını inceleyebilirsiniz. Basitçe özetlemek gerekirse, olan şey Facebook’un internetin adres defterinden kaybolması ve kendi sistemini içeriden kilitlemesi.
ClodFlare’in tanımına göre interneti ağların ağı olarak görebiliriz. Peki bu ağlar birbirine neye göre bağlanıyor?
BGP, Sınır Ağ Geçidi Protokolü anlamına gelir. İnternetteki otonom sistemler (AS) arasında yönlendirme bilgisi alışverişi yapan bir mekanizmadır. Yani BGP olmadan, internet yönlendiricileri ne yapacaklarını bilemez.
BGP, bir ağın (örneğin Facebook) varlığını, interneti oluşturan diğer ağlara duyurmasına izin veriyor. Facebook BGP’ye varlığını bildirmezse, ISS’ler ve diğer ağlar Facebook’un ağını bulamıyor ve bu yüzden kullanılamıyor.
Facebook’un internete bağlanan fişini çektiğini ve artık BGP’ye rota bildirimi yapmadığını düşünün. Yani, Facebook’a gitmesi gereken internet trafiği, Facebook’un varlığı algılanamadığı için hiçbir yere gidemedi.
Kullanıcılar için bu öncelikle DNS problemi olarak göründü. Ancak, CloudFlare’in açıklamasına göre DNS problemi asıl problemin ilk semptomuydu.
Facebook, yaptığı açıklamada bu problemin hatalı bir yapılandırma sebebiyle ortaya çıktığını belirtti. Kullanıcı verilerinin çalındığına dairse herhangi bir kanıt olmadığını söyledi.
6 saatlik erişim problemi süresince başta Twitter olmak üzere alternatif platform ve uygulamalar durumdan oldukça mutluydu. Kesinti üzerine Twitter’a taşınan kullanıcılar için şirket, “Tam anlamıyla herkese merhaba” anlamına gelen bir tweet paylaştı.
Whatsapp’e ulaşamayan kullanıcıların büyük kısmı ise Telegram’a taşındı. Telegram, kesinti günü 70 milyon mülteciye kucak açtığını açıkladı.
Tüm bunlar olurken Facebook yüzde 5’in üzerinde hisse kaybetmişti. Başka bir deyişle, Zuckerberg’ ün serveti 5.9 milyar dolar azalarak “sadece” 117 milyar dolara düştü.
Facebook tekrar çevrimiçi hale geldiğinde Zuckerberg, tüm kullanıcılardan özür dilediği kısa bir post paylaştı.
Facebook’un yaşadığı bu talihsizlik maalesef ilk değil. Şirket uzun zamandır çeşitli skandallarla gündeme geliyor.
Facebook’un Skandal Defteri
Yaşanan uzun süreli kesinti, birçoğumuzun aklına ilk olarak Frances Haugen’ın açıklamalarını getirdi. Facebook’un eski çalışanı Haugen, haftalar önce Instagram ve Facebook’la ilgili önemli dokümanlar ve iddialar paylaşmıştı. Haugen’ın sızdırdığı şirket içi araştırmalar, The Wall Street Journal’da “Facebook Dosyaları” ismiyle yayınlandı. Bu araştırma sonuçlarından bazıları şöyle;
- Instagram’ın genç kızların beden imajı algılarını değiştirerek psikolojileri olumsuz yönde etkilemesi.
- Instagram’ın uyuşturucu ve insan kaçakçılığı için kullanılması
- Facebook’un etik sebeplerle koyduğu topluluk kurallarının bazı elit kullanıcılar için geçerli olmaması.
- Daha fazla gelir elde etmek için yanlış bilgileri kasıtlı olarak paylaşması.
Şirketin kendi içinde yaptığı araştırmalardan çıkan sonuçlardan bazıları bunlar. Asıl problem ise, Facebook yönetiminin bu sorunlardan haberdar olmasına rağmen hasır altı edilmesi. Yani şirketin, genel anlamda, kâr odaklılığı, kullanıcı güvenliğinin önünde tuttuğu iddia ediliyor. Bu fikir, dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri için şaşırtıcı olmasa gerek.
Facebook’un eski çalışanları tarafından sızdırılan ilk dosya bu değil. Bunlardan en çok ses getireni geçmişte Cambridge Analytica skandalı olmuştu. Cambridge Analytica isimli veri şirketinin, Facebook’taki kullanıcı verilerini kullanarak ABD seçimlerinde manipülasyon yaratması söz konusuydu. Facebook kullanıcılarından kafası karışık olanlar, Trump’a yönelik oy eğilimlerinin artması için Trump’ın seçim reklamlarına maruz bırakılmıştı. Bu skandalın ortaya çıkması yine şirketin eski çalışanlarının itiraflarıyla olmuştu. Merak edenler için, Netflix’teki “The Great Hack” belgeseli konuyu ayrıntılı şekilde ele alıyor.
Daha önce de platformdaki “beğen” butonunun bağımlılık yarattığına ya da şirket için kültürün faşist bir kültür olduğuna dair açıklamalar duymuştuk.
Tüm bunlar, artık hayatımızın büyük bölümünde bağlı olduğumuz bir teknoloji şirketinin arka yüzünde olup bitenler. Facebook’un dolaylı ya da doğrudan birçok olumsuz etkisi olduğunu uzun zamandır biliyoruz. Ancak, bu sorunu uygulamaları silip hayatımızdan çıkararak çözecek noktayı geçeli de çok oldu. Konuyu Instagram’ın başındaki iş adamı Adam Mosseri gibi ele almak da mümkün:
“Araba kazalarında insanların öldüğünü biliyoruz, ancak genel olarak arabalar dünyada yok ettiklerinden çok daha fazla değer yaratıyor. Ve bence sosyal medya da benzer bir durumda.”
Ancak böyle ele almak, açıkcası biraz kolaya kaçmak olurdu.
Çözüm Facebook’u silmek mi?
Sosyal medyanın tekelleşmesinin bir sorun olduğunu geçtiğimiz 6 saatlik kesintide oluşan kaosla daha iyi anladık. Birçoğumuz Facebook’un ürünlerini kullanmakla kalmıyor, internetteki diğer hesaplarımızı da Facebook hesaplarımız aracılığıyla açıyoruz. Yeni bir site veya uygulamaya üye olurken form doldurmakla uğraşmak yerine Facebook hesabımızla bağlanmanın daha kolay gelmesi anlaşılır bir durum.
Peki güvenimizi sarsan, verilerimizin güvenliğini ve psikolojik sağlığımızı elde ettiği kazancın gerisinde tutan, kendi gücünü kontrol edemeyecek kadar büyüyen bir şirketten kendimizi nasıl koruyabiliriz? Facebook uygulamalarını silerek mi? Whatsapp yerine kullandığımız diğer uygulamalar yeterince büyüdüğünde benzer problemlerle karşılaşmayacak mıyız? Hükümetler, sosyal medya düzenlemeleriyle bu gücü kontrol altına mı almalı?
Facebook uygulamalarını silmek, hayatımızın büyük bölümünün iletişim kanalının yok olması ya da en iyi ihtimalle zorlaşması anlamına gelecek. Herhangi bir şirketten, kendi kazancı yerine haklarımızı savunmasını beklemekse biraz naif bir düşünce gibi gözüküyor.
Hiçbir zaman sosyal medya şirketleriyle arası iyi olmamış hükümetlerin bir sınırlama getirmesi durumunda, korunan, bireylerin hakları yerine bu sefer de hükümetler olacak. Büyük teknoloji şirketlerinin çoğunluğunun Amerika’da bulunduğunu düşünürsek, her değişen Amerikan Hükümeti için yeni bir düzenlemenin getirilmesi de gerçekçi görünmüyor.
Facebook’un kontrolsüz gücüyle ilgili bir şeylerin değişmesi gerektiği açık. Sosyal medyanın tekelleşmesi, haklarımızı giderek daha korunmasız hale getiriyor. Bunun için açık kaynak kodlu ve küçük çaplı alternatif uygulamaları desteklemek, onları kullanıcı dostu hale getirmek bir çözüm olabilir gibi görünüyor. Denetimi kullanıcılarının elinde olan bir uygulama, kullanıcılarına ne kadar zarar verebilir ki?
Yazar: Özge Yıldız