Bugün Facebook’a cevap veriş şeklimiz, yarının girişimlerine ders olacak.
Birkaç hafta önce Facebook’umu sildim ama aslında geçen Mart ayında beni korkutmaya başladı.
San Francisco’da bir kafede, bir arkadaşımla birlikteyken onun yatırımcılarından biriyle karşılaştık ve yatırımcı bize Soylent’in rakibi olan Ample’ı duyup duymadığımızı sordu. Ample hakkında ve genel olarak yemek yerine alternatif gıda geliştiren şirketler konusunda ne düşündüğümüzü merak ediyordu.
Ample’ı hiç duymamıştım ancak Soylent hakkındaki endişelerimden ve şahsen neden paramı asla bu şirketlerden birine yatırmayacağımdan bahsettim. Arkadaşım da çoğunlukla benimle aynı fikirdeydi.
Konuşma bitti ve oradan ayrıldık. Ample bir daha aklıma gelmedi, hakkında araştırma yapmadım ya da Ample ile ilgili internet üzerinden biriyle konuşmadım. Ama daha 24 saat geçmeden, Instagram sayfamda Ample reklamları belirdi.
En basit tabirle, ürkütücü bir durumdu. Sitesine baktığım ürünler ya da Facebook’ta sözünü ettiğim ürünler hakkında reklamlar görüyordum fakat yalnızca gerçek hayatta konuştuğum bir ürün hakkında? İşte bu tuhaftı.
Birkaç araştırmadan sonra yalnız olmadığımı keşfettim. İnternette, sadece Facebook’un gizlice konuşmalarını dinlemesiyle ortaya çıkabilecek reklamlar yüzünden deliye dönen insanlarla ilgili düzinelerce hikâye vardı.
Şimdi açık konuşmak gerekirse, büyük ihtimalle olan bu değil. Bu tip bir reklam hedeflemesi, çok büyük miktarda iş ve veri işleme gerektirecektir. Wired’taki makalenin de belirttiği gibi,
Facebook’un konuşmalarınızı dinlemeye ihtiyacı yok. Buna gerek kalmadan da sizi yeterince iyi hedefleyebiliyor.
Endişenin Sebebi
Bunun rahatlatıcı olması gerekiyordu: Sizi dinlemiyorlar çünkü dinlemek zorunda değiller – ama her ne yapıyorlarsa daha da korkutucu olmalı.
Facebook hakkınızda o kadar çok şey biliyor ki, size konuşmalarınızın dinlediğini düşündürebiliyor. Sizinle ilgili o kadar çeşitli veriye sahip ki, size gerçek hayatta yaşadıklarınızla anlaşılması güç bir bağlantısı olan reklamlar gönderebiliyor.
Bir dakikalığına, sizi bu derece iyi tanıyan bir arkadaşınız olduğunu hayal edin. Gittiğiniz her yeri, neyi sevdiğinizi, neyden korktuğunuzu, ne istediğinizi, kiminle takıldığınızı ve herhangi bir anda ne kadar mutlu olduğunuzu bilen biri… Bu kişi sizin için inanılmaz bir lütuf olabilir – ya da bir kâbus. Her şey, bu bilgilerle ne yaptığına ve bu konuda ona ne kadar güvenebileceğinize bağlıdır.
Şimdi, bu arkadaşınızın para kazanmak için bilgilerinizi kullanabileceğini ve kararlarınızı kendi çıkarına manipüle ederek yayabileceğini düşünün. Ve arkadaşınızın, arkadaşından bu şekilde faydalanabilecek kadar ahlakı bozuk biri olduğunu hayal edin. Niyetleri gözünüze nasıl görünürdü?
Kararlarınızı manipüle ederek para kazanabilir diye, kararlarınızı manipüle etmeye çalışacak ve sizin hakkınızda daha çok şey öğrenerek kararlarınızı daha iyi manipüle edebilmek için hakkınızda daha çok şey öğrenmek isteyecek. Eğer kendi başarısını mümkün olan en yüksek noktaya taşımak isterse, mutlaka sizi olabildiğince fazla manipüle etmek ve hakkınızda olabildiğince çok veri toplamak zorunda kalacak.
Bu tam da Facebook’un içinde bulunduğu durum gibi görünüyor:
- Reklamlar üzerinden para kazanır.
- Bu da reklamlara tıklamanıza ihtiyacı olduğunu gösterir.
- Bu yüzden, size daha iyi reklamlar gönderebilmek için hakkınızda daha çok şey bilmeleri gerekir.
- Ve sitede daha fazla zaman geçirmenize ihtiyaç duyar ki siz daha fazla reklama tıklayabilin.
- Böylece, sizi bu platformda zaman geçirmeye bağımlı hale getirirken aynı zamanda hakkınızda toplayabildiği kadar çok bilgi toplar.
Facebook’un ürünü platform değil, bizleriz. Ürün bir işletmenin para kazanmak için sattığı şeyse, Facebook’un ürünü ilgi ve verilerimizdir. Ürün biziz. Facebook’un müşterileri, bu ilgi ve verilere dayanarak reklam satın alan şirketler.
Zamanımız ve ilgimiz Facebook’un gerçek ürünü ise, o zaman uzun vadeli hedefleri netleşir: 21. yüzyılda iletişim kurma şeklimizi etkilemek (ve vergilendirmek) istiyorlar. Piyasaya sürdükleri her ürün ve elde ettikleri her şirket, bu hedefle bir şekilde bağlantılı.
- Facebook, eş zamanlı olmayan, toplum odaklı bir iletişim platformudur.
- Messenger ve WhatsApp daha anlık, daha küçük gruplar için iletişim plarformlarıdır.
- Instagram görsel bir iletişim platformudur.
- Oculus, tüm bu platformların gelecekteki üç boyutlu versiyonu olabilir.
Facebook iletişim kurma yolumuza sahip olmak istiyor çünkü bu daha fazla veri ve ilgi anlamına geliyor ki bu da daha fazla reklam geliri demek. Yeterince basit.
Ancak şu düşünce biraz korkutucu olmalı: Bir şirket sizin üzerinizden para kazanabilsin diye diğer insanlarla nasıl etkileşim kurduğunuzu kontrol etmek istiyor. Bu, şirketin kapalı kapılar ardında yürüttüğü gizli, şeytani bir motivasyon değil. Bu durum, onu şekillendiren nedenlerin gerekli bir sonucu.
Bu örneği Netflix’le karşılaştıralım. Netflix’e aylık sabit bir ücret ödersiniz ve karşılığında platformları üzerinden sınırsız sayıda film ve TV şovuna erişim sağlarsınız. Netflix, siz sitede daha fazla zaman geçirdikçe daha çok para kazanmaz (aslında daha az kazanır), bu yüzden sizi bu platforma bağımlı hale getirmek için bir nedenleri yok (sizi rakip bir platforma kaptırmamak dışında). Netflix için, müşteri bizleriz.
Bu, tüm ücretsiz, reklam finansmanlı uygulamaların kötü, tüm ücretli uygulamaların ise iyi olduğu anlamına gelmez. Yedi yılı aşkın süredir sürekli olarak Foursquare ve Swarm kullanıyorum. Bu uygulamalar benim iznim doğrultusunda konumuma, gittiğim yerlere, yeme ve alışveriş alışkanlıklarıma ulaşabiliyorlar ve hiçbir zaman Foursquare’in bu verileri hayatımı kötüleştirecek şekilde kullandığına dair en ufak bir hisse kapılmadım.
Foursquare’deki reklamlar yararlı olma eğilimindedir. Ürünün hedefi, tüketicilerin gidecekleri bir sonraki restoran veya kafeyi seçmek için bakacakları yer olmaktır. Uygulamada tonlarca zaman harcamanıza ya da uygulama içi hedeflerinizle alakasız satıcılardan ürün satın almanıza ihtiyaçları yok. Sadece mekanlara bakma ve uygulama üzerinden mekân bulma alışkanlığınızı devam ettirmenizi istiyorlar, böylece size sevebileceğiniz yiyecek ve dükkân türleri ile ilgili reklamlar sunuyorlar.
Eğer Foursquare bu verileri beni rahatsız edecek şekilde kullanmaya başlarsa, uygulamayı kullanmayı bırakırım. Eğer bir restorana göz attığımda sonrasında o restorandan e-postalar almaya başlarsam, Forsquare’in benim e-posta adresimi baktığım mekanlara sattığını bilirim ve bundan rahatsızlık duyarım. Uygulamayı silerim ve daha çok güvendiğim bir uygulamaya geçiş yaparım.
Facebook’la ilgili problem şu, dijital kişiliğimizde öyle bir tekel olmayı başardı ki Facebook’u bırakmak bizi endişelendiriyor. Foursquare’den Yelp’e geçmek hiç kimsede kaygı yaratmaz, ancak Facebook’u silmek yaratır.
Bırakma Korkusu
Facebook nasıl 30 yıl boyunca onsuz yaşamış insanların bir anda Facebook’u kaybetme konusunda endişeleneceği kadar hayatlarımıza yerleşti?
Bu kısmen ilk etapta insanların kaydolma sebebiyle aynı: Bilgi. Arkadaşlarımızın ve tanıdıklarımızın hayatında neler olup bittiğini bilmek istiyoruz ve Facebook bunu yapmanın birincil kaynağı haline geldi.
Ama bu süreç içerisinde, Facebook arkadaşlık kavramını aktif bir süreçten pasife kaydırdı. Arkanıza yaslanıp bir arkadaşınızın ya da tanıdığınızın durumunu güncellemesini bekleyebilir ve sonrasında ona yanıt verebilirsiniz. Dışarı çıkıp neler olup bittiğini sormak için hiçbir çaba harcamanıza gerek kalmaz, onu büyülü arkadaş algoritmalarıyla beslersiniz.
Nasıl olduklarını sormak için arkadaşlarınla ne sıklıkta iletişim kuruyorsun? Ya da hayatlarında büyük değişiklikler olup olmadığını görmek için? Facebook süreci otomatikleştirdiği için artık bunlara gerek kalmadı. Bunun için zahmete girmemize gerek kalmadı, bilgi bize geliyor ve bu yüzden sosyal çevremizde güncel kalmak için kullandığımız kasları kaybettik.
İnternetteki şeyleri aktif olarak aramaktan uzaklaştıkça ve bunun yerine onlar bizi besledikçe, daha pasif bilgi tüketicileri haline geliyoruz. Üstelik Facebook tarzı pasif arkadaşlıklara geçiş yaptıkça, insanlarla iletişimde kalmak için kullandığımız eski yeteneklerimizi kaybediyoruz.
Facebook ilişkileri, yüz yüze ilişki kurmak kadar anlamlı olsaydı güzel olabilirdi, fakat değiller. Sohbet uygulamaları üzerinden yapılan muhabbetler ve arkadaşlarınızdan haber kaynağı yoluyla aldığınız haberler, Soylent’in ilişki eşdeğeri. Kadim bir insanlık sürecinde meydana gelen teknolojik bir sözde gelişme ve bu, yeniden yaratmaya çalıştığı değerin önemli ölçüde azalmasına neden olur.
Ancak, Facebook’un arkadaşlık iksirinden çok fazla içtiğimizden, vazgeçmek tam anlamıyla korkutucu. Çevrenizde neler olduğunu nasıl bileceksiniz? Bir arkadaşınızın hayatında büyük bir olay olduğunda nasıl haberiniz olacak? İnsanlarla nasıl iletişim halinde kalacaksınız?
Cevap gayet basit, son 100.000 yıldır nasıl yapıyorsak aynı şekilde. İnsanlarla konuşarak. Pasif bir şekilde sizi çökertmesine izin vermek yerine arkadaşlarınızın hayatı hakkında aktif bir bilgi ve haber tüketicisi olarak.
Fakat yine de şu soruyu sormak adil olur: Neden dert ediyoruz? Evet, Facebook’tan çıkarak olayları, yenilikleri ve size yollanan mesajları kaçırmanız oldukça muhtemel çünkü diğer insanlar hala Facebook’u kullanıyor olacak. Ve evet, arkadaş grubunuza bağlı olarak zaman zaman bu bilgilere ulaşamamak biraz rahatsız edici olabilir.
Öyleyse, gönülsüzce kullanmaya devam etmek yerine bu sosyal ağı silmek neden buna değsin?
Neden Facebook’u Silme Zahmetine Giriyoruz?
Dijital durumu şu andan itibaren birkaç yıl boyunca gözlemleyen bir kişi Facebook’un hâkimiyetini sürdürdüğünü görebilir ve ürünlerini bağımlılık çevresinde optimize etmek ve kullanıcılarının bilgilerini satmak için büyüme adı altında müşteri bilgilerini çarpıtmanın iyi bir şey olduğu çıkarımını yapabilir.
Ya da birkaç yıl içinde, Facebook’un bu şekilde davranmasının sonucu olarak yüzleşeceği devasa sonuçları görebilir. İnsanların, güvendikleri ürünlere dikkatlerini vermeyi seçerek Facebook’u kitleler halinde terk ettiklerini görebilir.
Facebook’u bırakmanın değiştireceği nokta bu: Şirketlerin hayatımızda böylesi bir güce sahip olamayacağı ve olmaması gerektiği mesajını verir. Gelecekte diğer şirketler de bunu denerse cezalandırılacaklarını gösterir.
Sosyal çevremizdeki biri bizi aldatırsa ya da bize yalan söylerse, arkadaşlarımıza anlatırız. Kimin güvenilir olup olmadığı hakkında bilgi yaymak için dedikoduyu kullanıyoruz, kısmen de olsa güvenilir olmamasının getirdiği sonuçlar var. Eğer firmalar güvenilir olmadıkları için aynı sonuca maruz kalmazlarsa, kullanıcıların güvenini zedeleyebilecek bir şey yapmadan önce düşünmek için hiçbir nedenleri olmayacaktır.
Eğer Facebook bağımlılığa, reklam gelirine ve veri depolamaya odaklanmasının hiçbir sonucu olmayacağını düşünürse, bunu yapmaya devam edecek. Facebook’un hayatımızda son beş-on yıl içinde nasıl hâkim bir güç haline geldiğini ve bu hâkimiyetin sonuçlarının nasıl olduğunu derinlemesine düşünürsek, bence diğer teknolojiler konusunda uygulayabileceğimiz bazı önemli dersler var.
Doğal Bir İnsanlık Sürecini Konu Alan Hiçbir Uygulamaya Güvenmeyin
Facebook, sosyalleşmenin ve yüz yüze iletişimin yerini tutamaz. Soylent, yiyeceklerin yerini tutamaz. Porno, seksin yerini tutamaz. Tinder, gerçek bir buluşmanın yerini tutamaz. Hayatımızdaki her şeyi teknolojik olarak denemeye çalışmak cazip gelse de bu daha eski usul süreçler konusunda işe yaramayacak ve Harvard yurt odalarındaki dört adamın, gerçek hayatta sahip olduğumuzdan daha iyi bir sosyal ağ yaratabileceğine inanmamayı bırakmalıyız.
Ürün Değil Müşteri Olun
Bilgilerinizi satan hizmetler yerine ödeme yaptığınız hizmetleri tercih edin. Mümkün olduğu sürece reklamların kaldırılması için para ödeyin. Bir ürünü ücretsiz olarak kullandığınızda, genellikle verdiğiniz veriler ve ilgilerinizle bir şekilde ödemeniz gerekir. Tercih ettiğiniz firmaların ve ürünlerin arkasında yatan niyetlere dikkat edin ve hepsinin bilgilerinize iyi niyetle yaklaşacağını varsaymayın.
En Önemlisi: Şirketlere İnsanlara Yaklaştığınız Gibi Yaklaşın
Eğer bir şirket güvenilmezse ondan kurtulun ve bunun sonuçlarını hissetmesini sağlayın. Kullanıcılarına kötü muamele yapan bir firma paçayı sıyırırsa, bir sonucu olduğunu görene kadar bunu yapmaya devam eder.
Facebook pek çok insanın hayatında yoldan çıkartan bir arkadaş rolü alır. Görünüşe göre hayatınızda, ayrılmak isteseniz de sonuçlarından korkmanıza yol açacak kadar önemli bir rol üstlendi. Fakat Facebook’tan çıkmanızın hayatınıza ne kadar küçük bir etkisi olacağını kelimelere dökemiyorum. Hesabımı silmeden önce Facebook’u bir yıl boyunca neredeyse hiç kullanmadım ve tüm o zaman boyunca yokluğunu asla hissetmedim. Bir ya da iki olaydan mı geri kaldım? Belki de, ama bu küçük bir bedel.
Ve arkadaşlarımın hayatından haberdar olmaya devam ettim. Bunu sadece eski usul bir yolla yaptım: Onlarla konuşarak. Bu harika bir şey çünkü Facebook’un başında oturup diğer arkadaşlarımızın durum güncellemelerini beklemek yerine yüz yüze buluştuğumuzda gerçekten konuşacağımız konular oluyor.
10 yıl önceye gittiğinizi ve birinin size, eğer Facebook’a kaydolursanız sizden rahatsız edici miktarda bilgi toplayacaklarını, duygularınızı manipüle edeceklerini, konuşmalarınızı depolayacaklarını ve internet üzerinden nasıl iletişim kuracağınızı kontrol etmeye çalışacaklarını söylediğini hayal edin. Kaydolur muydunuz? Peki ya çocuklarınızın kaydolmasına izin verir miydiniz?
Ben olmazdım, sizin de olacağınızı sanmıyorum.
Kaynak: Nat Eliason @ Medium