Salgın ile birlikte uzaktan sağlık (tele-sağlık) hizmetlerinin ve evde kullanılan cihazların kullanımı yaygınlaştı. Peki bu teknolojiler kalıcı olacak mı?
Yaşlılar İçin Tasarım
Amerika Emekliler Derneği (AARP) ve Oxford Economics’in birlikte hazırladığı rapora göre, 2015 yılında dünyadaki elli yaş ve üzeri insan sayısı 1,6 milyar idi. Bu sayının 2050 yılında iki katına çıkacağı tahmin ediliyor; dolayısıyla, bu yaş grubu için tasarlanmış teknoloji ürünlerinin sayısı da her geçen gün artıyor.
Apple Watch, 2018 yılında, kullanıcılar şiddetli bir şekilde yere düştüğü zaman bunu algılayıp acil servise uyarı yollayan “düşüş algılama” özelliğini tanıttı. Şirket, o zamandan beri felç tehlikesinin cihaz kullanımı vasıtasıyla gözlemlenerek önüne geçilmesi üzerine çeşitli deneyler yapmaya devam ediyor. Vayyar adındaki bir başka şirket de duvara monte edildiğinde düşük frekanstaki radyo dalgaları aracılığıyla hareketleri tespit edebilen düşüş algılama aygıtını piyasaya sürdü. Google ise yaşlılar için tasarladığı Nest Hub adındaki akıllı ev sistemi ürününü güncelleyerek cihaza acil durumda aranacak numaraların olduğu bir liste ekliyor. Google’ın ayrıca, Nest Hub Max’i ileri yaştaki kullanıcılar için nasıl iyileştirebileceğini öğrenmek adına huzur evleri ile iletişime geçtiği söyleniyor.
AARP’nin çalışmalarına göre yaşlılar en az gençler kadar teknolojiye ilgi duyuyor. Ancak önceki kuşakların aksine daha farklı türdeki cihazları tercih ediyorlar. Pew Research’e göre 2019 yılında akıllı saat kullanan insanların sayısı Amerika’da yaşayan toplam nüfusun 1/4’ünden azına tekabül ediyordu ve sadece %17’si 50 yaşın üzerindeydi. Öte yandan yaşlılar tabletlere daha büyük rağbet gösteriyor. Yakın zamanda gerçekleştirilen bir başka çalışmaya göre ise ileri yaştaki Amerikalılar sağlık durumlarını takip edebilecekleri teknolojilere ilgi gösteriyor ancak kendileri için tasarlandığını düşünmedikleri için bileğe takılan cihazlardan uzak duruyor. Örneğin, bahsi geçen bu çalışmada ileri yaş grubuna mensup Amerikalı kullanıcılar, akıllı saatlerde kullanılan ufak simgeleri ve küçük yazı tiplerini rahat bir şekilde göremediklerini belirtti.
İleri yaştaki yetişkinleri teknolojiden korkan insanlar olarak etiketlemek yerine, tüm tüketicilerin rahat bir şekilde kullanamadığı teknolojilerin kötü tasarımlara sahip olduğunu kabul etmemiz gerek.
Massachusetts AgeLab Teknoloji Enstitüsü Müdürü Joseph Coughlin
Yaşlılar için tasarlanan çoğu teknolojinin yavan ve sıkıcı olduğunu belirten Couglin, “Umarım ‘emeklilik’ yaşına geldiğimde piyasada ilaçlarımı almamı hatırlatan ve tansiyonumu ölçen cihazlardan fazlası olur” diyor. Coughlin’e göre tasarımcılar ve teknoloji uzmanları, yerinde yaşlanma*yı mümkün kılan teknolojilerde tıbbi amaçların ötesini hedeflemeli ve insanların yaşam tarzlarını destekleyecek uygun cihazlar üretmeli. Coughlin, yaşlıların evlerinde, ihtiyaç duydukları malzemeler bulundurmasına ve ev aletlerini çalışır halde tutmasına yardımcı olabilecek hizmet sağlayıcılarına uyarı gönderen, stratejik olarak yerleştirilmiş sensörlerin bulunması gerektiğini düşünüyor.
*Yaşlılık politikalarında popüler bir terim olan ‘yerinde yaşlanma’, kurum bakımı yerine, yaşlı bireyin mümkün olduğu kadar uzun süre kendi evinde ve toplum içinde bağımsız, aktif ve sosyal olarak yaşamını sürdürmesidir.
“İleride, kargo paketlerinin sadece kapıya değil; buzdolabında, banyoda, oturma odasında, veya herhangi bir yerde bulunan akıllı sensörlere bağlı olarak evin içine teslim edildiğini görebiliriz” diyor. “Evin bir platform olduğunun düşünülmesini istiyoruz.” Şirketler de bu düşünceleri benimsemeye başladı. Walmart, çalışanlarının siparişleri müşterilerin buzdolabına yerleştireceğini ve eve teslim hizmetlerini büyüteceğini duyurdu.
Mevcut Teknolojiden Yararlanmak
Yaşlılar için özel olarak tasarlanmış teknolojiler geliştirilene dek bazı insanlar, günümüz teknolojilerinden yararlanıyor ve onları kendi ihtiyaçlarına uygun bir şekilde kullanıyor. Amazon, 2017 yılında, arkadaşların ve ailelerin kamerayı aktifleştirip sevdikleri kişinin oturma odasını görüntülemelerine olanak veren “ziyaret” özellikli görüntülü Echo Show cihazını piyasaya sürdü. Bu cihaz, ilk çıktığı zamanlarda gizliliğe karşı büyük bir tehdit olarak görülse de yaşlı topluluklar daha farklı düşünüyordu. AARP’de yayınlanan bir makalede, bu amaçla tasarlandığı daha önce dile getirilmemiş olsa bile, “ziyaret” özelliğinin doğru kullanıldığında bakıcılık faaliyetleri için faydalı olabileceği belirtiliyor. Öte yandan aileler, Google’ın Nest Hub ürününün yaşlı insanlara günlük ihtiyaçlarında yardımcı olabilmesi, örneğin hatırlatıcılar kurabilmeleri veya tek bir dokunuşla akıllı ampulleri açıp kapatabilmeleri için nasıl kullanılacağını bulmaya çalışıyorlar.
Doktorlar ise, yüksek tansiyon veya şeker hastalığını kontrol altında tutabilmek için giyilebilir teknolojileri veya örneğin öğünlerin kaydedilebildiği uygulamaları öneriyor. Kan şekerini gösteren ekranlar ve evde tansiyon ölçer kolluklar bu teknolojiler arasında. Yaşlılar, Hero -ki 99 dolar satın alma ve 30 dolar aylık abonelik ücretiyle içlerindeki en pahalı uygulama bu- MedMinder, Livi ve MedReady gibi akıllı ilaç uygulamalarına gittikçe daha fazla ilgi göstermeye başladı. İleri yaştaki Amerikalılar genelde birden fazla kronik sağlık sorunu yaşadığı için bu tarz teknolojileri en sık kullanan tüketici grubu.
Tele-muayene yaygınlaşırsa; akıllı termometre, nabız oksimetresi ve evde kullanılan diğer kablosuz medikal aletler gittikçe daha fazla önem kazanacak. Salgın sırasında, doktorların ağır iş yükü altında ezildiği ve hastaların dışarı çıkmaya korktuğu günlerde, tele-muayene randevuları yoğun olarak kullanılmaya başladı. Temel bakım ve acil sağlık hizmetleri için sanal bir platform olan Doctor on Demand‘in kullanımı %140 arttı, MDLive’deki randevularda ise %300’lük bir sıçrama yaşandı.
Ancak ileri yaştaki yetişkinlerin mustarip olduğu asıl şey online randevuların bazı kısıtlamaları beraberinde getirmesi. National Poll and Aging’e göre, ankete katılan insanların %75’i fiziksel bir muayene gerçekleşmediği için endişeli. Büyük bir çoğunluk, aynı zamanda, online sağlık hizmetlerinin yüz yüze hizmetler kadar verimli olmadığını düşünüyor. Ankete katılanların dörtte birinin ise gizlilik konusunda şüpheleri var. Güvenilir bir şekilde ve düzenli olarak insanların sağlığını gözlem altında tutan cihazlar, bu endişelerden bazılarını giderebilir.
Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yardımcı doçent doktor olan Ishani Ganguli, “Hastaneye gitmek oldukça zor olduğu için evde gerçekleştirilen tedavi yöntemlerini yaygınlaştırmaya ve desteklemeye yönelik bir ihtiyaç var” diyor. “Neyse ki bize, bunu başarabileceğimizi düşündüren çok fazla şey var.”
Şirketler aynı zamanda ulaşılabilir sağlık hizmetlerini eve taşıyabilmenin yollarını keşfediyor. Geçtiğimiz yıl, online bir eczane olan Ro, evde hemşire ziyaretlerinin ve kan alınacak günlerin planlanması için kullanılan bir platform olan Workpath adındaki bir şirketi satın aldı. Ro, şu anda bu platformu New York’ta evlerinden dışarı çıkamayan yaşlılara COVID-19 aşısı dağıtmak için kullanıyor. Ponto Care adındaki bir başka şirket ise göz hastalıklarını teşhis edebilmek için portatif bir cihaz geliştirdi; gelecekte de kan alımları ve ultrason çekimleri gerçekleştirmeyi planlıyor. DispatchHealth, Medically Home ve Contessa Health gibi diğer şirketler de acil sağlık ve diğer hastane hizmetlerini eve taşımaya başladı. Evleri mini muayenehanelere çevirmek yerine, talep edilen sağlık hizmetlerini ve akıllı ev cihazlarını birleştirerek ileri yaştaki insanların evlerinde rahat bir şekilde yaşlanabilmeleri için doğru ortam sağlanabilir.
Ponto Care’in CEO’su Fabio Thiers, medikal teknolojilerin daha akıllı, küçük ve mobil hale geleceğini düşünüyor. Örneğin gelecekte, tıp teknisyenleri, testleri ve teşhis yöntemlerini ayağınıza getirecek, doktorlar da tele-sağlık aracılığıyla sizinle görüşecek. Daha şimdiden, x-ray makineleri, ultrasonlar ve EKG’ler portatif boyutlara getirildi.
“Tıbbı yeniden icat etmek istemiyoruz” diyor Thiers.
Evde Sağlığın Geleceği
Karten Design’ın kurucusu Stuart Karten ise, evlerde henüz keşfedilmemiş büyük bir potansiyel olduğunu düşünüyor. Karten, yıllar boyunca evlerin -özellikle de banyoların- muayenehanelerin bir uzantısı haline geleceğini öngördü. Teknolojilerin doğrudan banyo karolarına ve aynalarına uygulanmasını, insanların sağlık bilgilerinin zaman içerisinde pasif olarak elde edilebileceği bir ortam yaratmak için fırsat olarak görüyor.
Uzun yıllardır tüketici teknolojisi şirketleri, Jetgiller’inkini andıran evler üzerine çalışıyor. 2002 yılında, mutfak aletleri ile tanınan Sunbeam Products, yer karolarının altına kurulabilen bir tartının patentini aldı. Bu tartı sayesinde insanların tartıya çıkmak için durup düşünmesine gerek bile kalmayacaktı.
Bu icat hiçbir zaman hayata geçirilmedi ancak fikrinin etkisi büyük oldu. 15 yıldan fazla bir süre sonra, Google, “sağlık durumunu izleyen” bir banyo aynasının patentini aldı. Bu ayna, cilt rahatsızlıklarını fark edebilmek için cilt rengindeki değişiklikleri gözlemliyordu. Bu patentte yer verilen bir başka şey de, vücut ağırlığını ve kalp sağlığını gözlemleyebilmek için elektrik sinyallerini algılayan bir paspastı. Aynı zamanda omurilikte meydana gelen problemleri fark edebilmek için kullanıcının yürüyüşünü gözlemleyen bir cihaz tasarımı da patente dahildi. Bu aletler, pasif bir şekilde kilonuz, cildiniz, kalp atışınız, ateşiniz ve omurilik sağlığınızı gözlemleyebilecek ve doktorunuza gelişmeleri aktaracaktı. Şirket, 2016 yılında, kalp sağlığını ölçen bir klozet için yeni bir patent başvurusunda daha bulundu. Ancak bunlar umut verici gözükse de, Google, bu patentleri insanların kullanılabileceği teknolojilere dönüştürmedi.
Diğer şirketler de insanların çeşitli sağlık durumlarını evlerinde gözlemleyebilen teknolojiler geliştirdiler. Toto, idrar ve dışkıyı analiz edebilen akıllı bir tuvalet üretti (ancak üretimini sonlandırdı). Panasonic, vücut kitle indeksini ölçebilen benzer bir tuvalet geliştirdi. Bu arada, Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi, hastalık işaretlerini gözlemleyen bir başka tuvalet üzerine çalıştı. Ayrıca, market alışverişi siparişi yapabilen akıllı buzdolapları ve kişi uzun bir süre boyunca başında olmadığında fırını söndürebilen akıllı eklentiler de günümüzde mevcut.
Ancak bu cihazlar, tüketiciler tarafından pek ulaşılabilir değil, üstelik seri üretimle üretilseler bile ateş pahası olabiliyor. İnsanların sağlığını gözlemleyebilme potansiyeli olan akıllı aynalar şimdilik genellikle lüks otel odalarında oda sıcaklığını kontrol edebilen ve müzik çalabilen alışılmadık ürünlerden ibaret -ayrıca alıcılara 5.000 dolardan pahalıya patlıyor. Fitness merkezlerinde kullanılan akıllı aynaları üreten Mirror’ın kurucusu, tele-sağlık alanına adım atacağını söylese de henüz bunu yapmış değil.
Karten, bu teknolojilerin henüz yaygınlaşmamasının bir sebebinin, mimar ve tasarımcıların ilgili cihazları evlere yerleştirmemesi olduğunu söylüyor. “İnsanlar tarafından benimsenebilmeleri için, daha fazla mimar ve iç mimarın bu cihazları inşaatın erken aşamalarında evlere entegre etmeleri gerek” diyor.
Bu yolda başka engeller de var. Akıllı hoparlörlerin, görüntülü portalların ve güvenlik aparatlarının, günlük hayatımıza dair mahrem detayları öğrenme potansiyeli olduğu için gizlilik büyük bir endişe konusu. Daha da kötüsü, ev aletlerine entegre olan uygulamalar da bu tarz bilgilere ulaşabiliyor. Amazon Echo’nun sahip olduğu “yetenekler” üzerine yazılmış yeni bir incelemede, bu uygulamaların neredeyse 1/4’ünün kullanıcılara hiç haber vermeden hassas bilgilere erişim istediğini belirtiliyor.
Ancak yaşlılar için bu teknolojileri eve taşımanın avantajları, dezavantajlarından fazla.
Karten “Hiç kimse evini terk edip bir huzur evine taşınmak veya yardıma muhtaç bir şekilde yaşamak istemez” diyor. “Gümüş tsunami geliyor.”
Akıllı Evlerin Yetmediği Nokta
Tele-sağlık hizmetlerinde müthiş bir artış yaşanıyor ve daha fazla şirket insanların yerinde yaşlanmaları için çalışmalar gerçekleştiriyor; ancak bakım alanında hala doldurulmamış büyük boşluklar var. Tele-sağlık ve akıllı cihazlar kendi kendine yeten insanları desteklemek için büyük rol oynasa da, huzur evlerinde sağlanan bakım hizmetlerinin yerini alamıyor.
Evde verilen sağlık hizmetleri aynı zamanda çok pahalı olabiliyor. Yaşlı bakım sigortaları yapan Genworth, evde verilen sağlık hizmetlerinin aylık ortalama masrafının 4.576 dolar olduğunu belirtiyor. Bazı sigorta planları, evde sağlanan bakım hizmetlerini içerse de Medicare bunlardan biri değil.
Yerinde yaşlanmanın Birleşik Devletler’de uygulanabilir bir çözüm olması için, evde hemşire bakımından yararlanmanın daha ekonomik yollarına ihtiyaç var. Teknoloji bu noktada yardımcı olabilir. Japonya, huzur evindeki sağlık çalışanlarına yardımcı olabilmek için robot kullanmayı deniyor. Bu teknolojiler ilerleyene dek, akıtan bir musluk ya da karbonmonoksit sızıntısı gibi problemleri algılayabilen ev içi güvenlik kameraları ve sensörler, ailelere, sevdikleri insanları kollayabilmek adına biraz da olsa yardım edebilir.
Coughlin, gelecekteki huzur evlerinin ve hemşire bakım hizmetlerinin uygun fiyatlı abonelik paketleri halinde sunulmasının faydalı olacağını söylüyor.
“Buna ev lojistiği veya hizmet evleri diyoruz. Markalaşmış deneyimler ve hizmetlerin evinize getirileceğini düşünmenizi istiyoruz” diyor Coughlin. Böyle bir gelecekte, insanlar, talep üzerine elde edilebilir birçok ürünü kiralayabilir ve hizmetlere abone olabilir. İster UPS ister Amazon olsun, teslimat hizmetleri, evlere yerleştirilmiş sensörlerden gelen işaretler doğrultusunda gıda veya kağıt havlu gibi ürünleri otomatik olarak evinize teslim edebilir. Amazon, artık kullanılmayan “dash” tuşunun bir devamı niteliğinde olan “your essentials” adındaki bir özelliği kullanıma sundu. Bu özellikle birlikte akıllı buzdolabı sahiplerinin en sık kullandığı ürünleri kolayca sipariş etmek mümkün. Couglin’e göre gelecekte buzdolapları bu siparişleri kendi kendine verecek. Üstelik böyle bir teknolojiden faydalanan tek kullanıcılar yaşlılar olmayacak.
“Gelecekte bizi yerinde yaşlanmanın mümkün olduğu evler değil, yaşın hiçbir öneminin olmadığı evler bekliyor” diyor Coughlin. “Evlerin sağladığı kolaylıklar, tasarım, bağlanabilirlik, bakıma ulaşabilmek gibi şeyler her yaş grubuna mensup insanlar tarafından arzu ediliyor.”
Otizm spektrumunda olan üç çocuğuna bakan Rob Gorski, bunu birinci elden deneyimliyor. Yetişkinliğe adım atan otistik çocukların, yaşlılara ilaçlarını almalarını hatırlatan ve günlük hayattaki diğer ihtiyaçlarına yardımcı olan cihazlar gibi teknolojilere sık sık gereksinim duyduğunu belirtiyor.
Otomatik cihazlara sahip olmak, çocuklarımın belki de ileride kendi evlerinde oturabilmelerini veya kendi başlarına bir şeyler halledebilmelerini sağlayacak. Bunu bilmek bana güven veriyor.
Kaynak: Fast Company
Çeviren: Bilge Çay
Ana görsel: Doug Chayka