Bu yazı CulturaColectiva yazarı Maria Isabel Carrasco tarafından kaleme alınmıştır.
UYARI: İlerde ***SPOILER*** var.
Kötü adam karakterlerinin müthiş derecede çekici bir yanı vardır. Karmaşıklıklarından olsun, anlamanın / bağ kurmanın daha kolay gelmesinden olsun çoğu zaman – en azından bazılarımız- onların kazanmasını isteriz.
İnsani kötülük
Bunun en büyük sebeplerinden biri pek çok hikayede kahramanların sıradan bir insanın bağ kurmasını zorlaştıracak bir ahlaki üstünlüğe sahip olmasıdır. Doğru şeyi yaptıkları için kazanmaları gerektiğini biliriz ancak onlarla gerçek anlamda bir bağ kuramayız. Bunun aksine kötüler bize insani yüzlerini gösterir ve bizi kendimizle ahlaki düzeyde yüzleşmek durumunda bırakırlar. Bir kahramanın davranışları ilham verici olabilir fakat onun adımlarını izlemek konusunda bir aciliyet ya da mecburiyet hissetmeyiz. (Hissetmeliyiz ama gerçekte olan pek bu değildir.)
Azim ve kararlıklık
Kötüler ya da anti-kahramanlar aynı zamanda başarı ihtiyacımızın da temsilcileridir. Şöyle açıklayalım; filmlerdeki çoğu kötü adam bir şekilde yolunu bulabilmeyi başaran, son derece güçlü yaratıklardır. Anlatının genelinde amaçlarının neredeyse tümüne ulaşırlar ve en sonunda kahraman tarafından alt edilirler. Fakat biz filmin 4’te 3’ünde hedeflerini güçlü anlayışları ve yaratıcılıklarıyla nasıl yerine getirdiklerini izlemiş oluruz. Onlar aynı zamanda azmin ve esnekliğin timsalidir: Engel ne olursa olsun, yollarına çıkan her şeyin üstesinden gelmelerini sağlayacak şeye daima sahiptirler.
Bu gibi pek çok sebepten, filmlerin yüzde 95’inde bunun pek mümkün olmadığını bilsek de kötülerin kazanmasını isteriz. En azından bu arzumuzu tatmin edecek bir yüzde 5’ten söz edebiliyoruz. O küçük yüzdeden 8 filme buradan göz atabilirsiniz:
1- Kuzuların Sessizliği (1991) – Yön. Jonathan Demme
Hannibal Lecter kurgunun en azılı seri katili olmayı başardı. Bir başka seri katili yakalamak için kendisinin sezgilerinden faydalanmak isteyen polisleri acımasız zekasıyla atlatarak kannibalistik yaşam tarzını sürdürmek üzere hapishaneden kaçtı.
2- Nefret Sekizlisi (2015) – Yön. Quentin Tarantino
İzleyici Tarantino’nun bu filmine pek bayılmadı ve bunun önde gelen sebeplerinden biri filmin kahraman figüründen yoksun oluşuydu. Şiddetli stilini konuşturmasına her zaman imkan tanındı çünkü genellikle bu asıl meseleye, daha ”büyük” bir amaca hizmet ederdi. Fakat bu filmde mevzu bu değildi. İsminin de buyurduğu üzere filmin her bir karakteri cidden berbat kişilerdi. İçlerinden birini tutsak bile, günün sonunda kötülük yine bir şekilde kazanmayı başarırdı.
3- Kara Şövalye (2008) – Yön. Christopher Nolan
Sinema tarihinin en karmaşık ve bütünlüklü kötülerinden biri olan Joker, bu filmde özellikle sivriliyor. Arkham’da kilitler altına alınarak alt edildiği düşünülürken düşmanını, Batman’ın temsil ettiği tüm değerlerle birlikte imajını da yıkarak yenmeyi ve son gülen olmayı başardı.
4- İhtiyarlara Yer Yok (2007) – Yön. Coen Kardeşler
En iyi modern Western’lerden biri olarak görülen film, kendi janrının (ve aslında tüm janrların) geleneksel filmleri ile karşılaştırıldığında, önemli ‘ters köşe’si ile öne çıkıyor. Bu türün alışılagelmiş anlatısı genellikle bir yabancı olarak kasabaya gelen kahramanın kasaba sakinlerini belalardan kurtarması ve sonra buradan sessizce ayrılarak hayattaki görevine devam etmesi şeklindedir. Burada ise kasabaya bela getiren kötü adam ortalığı yakıp yıkıp öldürdükten sonra, ölüm yoluna devam etmek üzere kasabadan ayrılıyor.
5- Yıldız Savaşları: İmparatorun Dönüşü (1980) – Yön. Irvin Kershner
Bazıları Luke ve Leia’ın sağ ve salim olduğunu hatırlatarak bu filmin listeye alınmasına itiraz edebilir fakat hatırlamakta fayda var: Luke elini kaybetti, Han Solo karbonitte donduruldu ve daha da önemlisi İmparator Palpatine kıç tekmelemeye devam etti. Hikayenin burada bitmediğini bilsek de Yıldız Savaşları’nın bize öğrettiği bir şey varsa o da karanlık tarafın çetin ceviz olduğudur.
6- Maç Sayısı (2005) Yön. Woody Allen
Burada söz konusu olan daha anlaşılabilir, daha ”gerçek” bir kötülük. Varlıklı bir kadınla evlenen sonradan görme Chris Wilton aynı zamanda bir aktristle olan ilişkisini de sürdürmektedir. Sevgilisinin hamile olduğunu öğrendiği zaman ise karısı ve ailesi gerçekleri öğrenmesin diye onu öldürmeye karar verir. ”Şanslı” bir atış her şeyi değiştirir.
7 – Se7en (1995) – Yön. David Fincher
Hepimiz bir seri katilin her cinayetinin bir ölümcül günahı temsil ettiği hikayeyi biliriz. John Doe kurnazlığıyla olayları kendi leyhine döndürmeyi başaracak ve her şey planladığı gibi sonuçlanacak.
8 – Rosemary’nin Bebeği (1968) – Yön. Roman Polansky
Korku türünün klasikleşmiş örneklerinden olan film, rüyasında şeytan tarafından tecavüze uğradığını görmesini takiben gerçek hayatta hamile olduğunu fark eden bir kadının hikayesine dayanıyor. Hamileliği boyunca bebekle ilgili ”ters giden bir şeyler” olduğunu anlayan kadın sonunda şeytanın bebeğini doğuruyor. Rosemary bebeğini kucaklayıp sallamaya başladığında aynı zamanda şeytanın bebeğini yetiştirmeyi kabul ettiği için kötülük kazanmış oluyor.
Kaynak: CulturaColectiva
Çevirmen notu: Bu liste ”Kayıp Kız’, ”Akıl Defteri”, ”Şeytanın Avukatı” ve ”Olağan Şüpheliler” gibi pek çok ”sevilen kötü” içeren filmle uzatılabilir. Daha fazlası için IMDb’de yer alan ”Kötülerin Kazandığı Harika Filmler” gibi listelere göz atabilirsiniz. Bazı alternatif listeler ise şöyle:
Vulture, Ranker 1, 2, StoryPick