Yapılan son araştırmalara göre her iki cevap da, arabanızı terk etmenin ya da sofranızdan eti eksik etmenin yanında sönük kalıyor. Yine de iklim konulu çoğu farkındalık çağrısı ağırlıklı olarak enerji tüketimine odaklanıyor.
Popüler olmayan gerçekler
Environmental Research Letters’ta yayınlanan bir araştırmaya göre, Seth Wynes ve Kimberly A. Nicholas, karbon ayak izini azaltmaya yönelik öneriler içeren, Avrupa Birliği, Kanada ve Avustralya kaynaklı 39 adet bilimsel ve resmi raporu inceledi. Araştırmacılar yoğun olarak teşvik edilen öneriler ile gerçek hayatta etkilerini karşılaştırdıklarında büyük bir tutarsızlık fark etti.
Arabasız yaşamanın, (özellikle deniz aşırı) uçak yolculuklarından kaçınmanın ve bitki bazlı beslenmeyi benimsemenin, kampanyası yapılmadığı halde, emisyonu en çok azaltan -yani en etkili- çözümlerin önde gelenlerinden olduğu anlaşıldı. Araştırmaya göre ‘’Bu hareketler, geri dönüşüm ya da evde kullanılan ampullerin değiştirilmesi gibi genelde teşvik edilen stratejilerden çok daha fazla emisyon azaltma potansiyele sahip.’’ (Bitki bazlı beslenmeye göre geri dönüşüm 4 kat, ampul değişimi ise 8 kat daha az etkili.)
En etkilisi ise neredeyse hiç konuşulmuyor
İklim değişikliği ile mücadelede en etkili yöntem, yakın zamanda internette epey tartışmaya ve itiraza sebep olan ve nadiren konuştuğumuz bir şey: Bir çocuk az doğurmak. Bu, bir kişinin alabileceği en etkili ‘iklim değişimi ile kişisel mücadele’ önlemi olabilir. Araştırmaya göre, daha iyi aile planlaması, iklim tartışmalarının en önemli eksiği.
Konuyla ilgili bu sonuçlara ulaşan bir başka çalışma ise Paul Hawken’ın Drawdown isimli kitabı. Hawken de benzer bir yaklaşımla, iklim değişimi için önerilen 100 çözümün etkinliğini ölçmek için bilim insanlarıyla çalışmış. Hawken’ın listesinin başlarında (7. sırada yer alan) aile planlamasının yanı sıra, kız çocuklarının eğitimi de (6. sırada) yer alıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, eğitimli kadınların daha az çocuk sahibi olma eğilimi gösterdiklerine, doğal çevreye daha duyarlı olduklarına dikkat çekiliyor. Doğum kontrol araçlarına erişim zorluğunun, dünyanın pek çok yerindeki kadınlar için büyük bir sorun olduğu da vurgulanıyor. Refah içindeki ülkelerdeki doğum oranlarının düşüş eğilimi göz önüne alındığında, aslında bu, en çok etkinin gösterilebileceği nokta olarak nitelendirilebilir. (Öte yandan tüm zamanların en düşük doğum oranlarına ulaşılan ülkelerden biri olan ABD hala tarihin en büyük karbon salınımcısı.)
Kampanyalar güncellenmeli
Araştımacılar, iklim değişimi ile mücadeleye teşvik kampanyalarının 4 ana hareketi vurgulaması gerektiğine dikkat çekiyor: Bir çocuk az doğurmak, arabasız yaşamak, uçak yolculuğundan kaçınmak ve bitki bazlı beslenmek. Dolayısıyla okulların, hükumetlerin ve derneklerin, kamu sağlığı kampanyalarındaki yaklaşımlarını değiştirmeleri öneriliyor.
Geçmişte yapılan araştırmalar, kişisel anlamda en az çaba gerektiren, küçük davranış değişikliklerine odaklanmışken biz kişileri, sebep oldukları emisyonu en aza indirebilecekleri etkinlikte davranış değişiklikleri için güçlendirmeyi ve teşvik etmeyi öneriyoruz. Bu değişikliklerin çoğu, daha yavaş ve sağlıklı bir hayat tarzını getireceği için de ayrıca cazip seçenekler olarak görülebilir.
Bir seçim ya da davranışın ne anlama geldiğini göstermek aslında hiç zor değil. Örneğin bir transatlantik uçuş, bir yıllık bitki bazlı beslenmenin ya da (nerede yaşadığınıza bağlı olarak) arabasız yaşamanın getirilerini sıfırlayabilir.
Karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik resmi önlemlerin önem kazandığı günümüzde, günlük kararların bedellerini hesaplamak da kişilerin davranışlarını değiştirmelerinde ya da hangi politikaların destekleneceği konusunda fikir sahibi olmalarında etkili bir rol oynayabilir.
Kaynak: Curbed