Dert sahibi olmakla yaratıcılık arasında bir bağ olduğu inanışı yeni sayılmaz. Hatta klişe bile sayılabilir. Ancak deha ve akıl sağlığı sorunları arasındaki bağlantı antik çağlardan bu yana bilinir. (‘’Deliliğin karışmadığı bir deha yoktur.’’ Aristo)
Elbette akıl sağlığı meseleleri hakkında 2 bin yıl öncesine kıyasla çok daha fazlasını biliyoruz ancak hala bilmediğimiz çok şey var ve akıl sağlığı sorunları toplumsal yaftayı da beraberinde getiriyor. Bu yafta teknoloji endüstrisinin kalbi olarak görülen bir yerde özellikle çok güçlü: Silikon Vadisi.
Girişimcilik ve depresyon
ABD Hastalık Kontrol Merkezi verilerine göre her 4 kişiden biri akıl hastalığından muzdarip. Deha ile ‘delilik’ arasındaki bağ antik bir görüş olsa da, yaratıcılıkla akıl hastalıkları arasında bağ olduğunu gösteren güncel veriler de mevcut.
2016 yılında Psikiyatrist Michael Freeman’ın önderliğinde yürütülen araştırmada, girişimcilik ve depresyon arasında ilişki tespit edildi. Araştırma, başarılı yaratıcı kişilerin ve girişimcilerin sahip olduğu kişilik özelliklerinin aynı zamanda madde istismarı, ADHD, bipolar bozukluk ve depresyon ile ilişkilendirilen kişilik özellikleri olduğunu ortaya koyuyordu.
Buna ek olarak, 2014 yılında Psychiatric Times’ta toplanan çeşitli çalışmalar da yaratıcı deha ile akıl sağlığı sorunlarını ilişkilendiriyordu. Verilere göre bu durumlarda, kişinin mizacına uygun, yaratıcı dehasını kullanmasına izin veren, yani besleyici bir çevrede bulunup bulunmadığı belirleyici bir etken oluyor. Kimi çevrelerin ve ortamların dengeli bir akıl sağlığına müsaade etmediği kolaylıkla söylenebilir.
Teknoloji sektörü bağlamında, bazı özelliklerin bipolar bozuklukla ilişkilendirilmesi özellikle anlaşılabilir. Manik dönemlerde bipolarların -gece boyu kod yazmaktan yaratıcı fikirler üretmeye kadar uzanan- insanüstü bir üretkenlik şöleni vermeleri mümkündür.
Silikon Vadisi Kültürü
Silikon Vadisi’nin değerlerine, girişimlere ve teknoloji sektörüne bir bütün olarak yabancı değilseniz, burada akıl sağlığının göz ardı edilmesinin pekala mümkün olabileceğini tahmin edebilirsiniz. Teknoloji sektörü sıklıkla üretkenliği, kişisel bakımın önüne koyar. Yüzde yüz kapasiteyle çalışmamanız ise zayıflık olarak algılanır. Bu ‘sürekli devam etme’ zorunluluğu kendini, yeterli miktarda uykudan kaçınmaktan, yemek gibi normal beden fonksiyonlarını ‘hack’ etmeye kadar uzanan yöntemlerle gösterir.
‘Sürekli devam etme’ yaklaşımı, küçük oluşumlardan Apple gibi devlere dek, Vadi’nin DNA’sına işlemiş gibi görünüyor. Teknoloji sektöründe çalışan insanlar da akıl hastalıklarından en az toplumun geri kalanı kadar muzdarip olsalar da, güç, dayanıklılık ve verimlilik yaklaşımı ile Silikon Vadisi kültürü, akıl hastalıklarına ilişkin toplumsal yaftayı kuvvetlendiriyor.
Hastalık hakkında konuşma imkanının olmaması ya da onu saklamak ve hatta yok saymak daha çok hasara sebep olabiliyor.
Bipolar bozukluğu ele alırsak, düşük dönemlerde kişiler çok daha fazla hasar görebiliyor. Dürüstçe bir hata ya da bu dönemde tam performans çalışamıyor olmanın verdiği olumsuz duygular depresyona sebep olabiliyor.
Bir anlamda, Silikon Vadisi’nin çalışma kültürünün felakete davetiye olduğunu söylemek yanlış olmaz. Akıl sağlığı bozukluklarından muzdarip kişileri hoş görmeyen ortamı da işleri pek kolaylaştırmıyor.
Başarı ve mutluluk
Başarı mutlulukla eşdeğer midir? Çoğumuza öyle gelebilir ancak gerçek bundan biraz daha karmaşıktır. Kısacası cevap: hayır. Belirli bir alanda yüksek başarıya ulaşmak ya da ulaşmaya çalışmak mutlu olunacağı anlamına gelmiyor. Bunu bilsek de kolaylıkla unutabiliyoruz.
CNN’in ‘’Mostly Human’’ serisinin bir bölümünde girişimciler ‘bu neslin rock yıldızları’ olarak nitelendiriliyor: Yüzleri dergi kapaklarında yer alıyor, hikayeleri çeşitli yayınlar ve yapımlarla tüm dünyada anlatılıyor.
Kendini yaratıcı ve girişimci arayışlara adamış, özellikle de yönetici pozisyonunda olan pek çok insanın zihinsel güçleri ve maharetleri diğerlerinin çok daha üzerindeki erdemleridir. Bu da onlara özel hayatlarında karşılaştıkları çeşitli sorunları konuşmak için pek fırsat tanımaz. Yüksek pozisyonlardaki belli kişilerin zayıflık ya da zaaf belirtileri göstermesi bir seçenek değildir. İşin ucunda yüz binlerce yatırımcı doları varken bu gayet anlaşılır.
Mostly Human programından Laurie Segall, üst düzey yöneticiler arasında akıl sağlığına dair damgalamaları araştırmak üzere Silikon Vadisi’ne giderek teknoloji sektöründe çalışmış ve kendi hayatlarına son vermiş kişilerin birinci dereceden yakınlarıyla görüştü. Bu üst düzey yöneticiler akıl hastalıklarıyla mücadele eden ancak yaftalanma korkusuyla ihtiyaçları olan yardımı almakta güçlük çeken kişilerdi. ‘’Yüksek’’ dönemleri ve o dönemki çalışma ahlakları hayranlık uyandırırken, bu kültürel baskı hastalıkları hakkında konuşmalarını zorlaştırıyordu.
Eşi hayatını kaybeden Penelope Dragnaic bu durumu şöyle açıklıyor: ‘’Vadi için bu gayet anlaşılır çünkü burada aşırı-manik üretkenlik, gücün ve fırsatın timsali olarak görülür ve en zayıf anlarınızda bile ‘oyun maskeniz’ dışında bir yüzünüzü göstermemeniz beklenir. Hastalığı yaratan bu kültür değil ancak hastalıkla mücadeleyi daha da zorlaştıran bu kültür .’’
Yenilgi
Girişimciler için her başarının karşısında bir yenilgi anı vardır. Başarı mutluluğa eşdeğer değilse, düşük zamanların zihinsel etkileri çok daha fazladır.
Bu zamanların yöneticiler ve kurucular üzerinde hayat değiştiren etkileri olabilir. Otobiyografik kitabında Steve Jobs’ın, 21 yaşında kurduğu Apple’dan kovulduktan sonra ‘’şüphe, sorgulama ve çaresizlik’’le çizilmiş yeni varlığıyla dünyayı dolaştığı ifadeleri yer alır. VentureBeat kitabının yazarlarına göre ise büyük başarının ve devrimsel bir şirketi yönetme baskısının, hayatı ve sorunları üzerine pek düşünmeye fırsat vermemiş olması, Jobs’ın Apple’ı takıntı haline getirmesine sebep olmuştu. Apple’a başarılı bir dönüş yapsa da, kovulmasının verdiği acının etkileri kalıcı oldu. O dönemki kız arkadaşı da Jobs’ın intihara meyilli gibi davrandığını ifade etmiş.
‘’Ez geç’’ kültürünün kişisel bakım ve akıl sağlığı için ideal olmadığı açık. Bu özellikle teknoloji sektörü CEO’larının ve girişimcilerinin her zamankinden daha genç oldukları bu dönemde daha da önemli bir sorun haline geliyor.
Gelecek
Neyse ki Silikon Vadisi’nde bir şeyler değişiyor. Kendi de depresyon tecrübesi geçirmiş olan eski yatırımcı Jerry Colonna, teknoloji sektörünün üst düzey isimlerine ‘’CEO Koçluğu’’ yapıyor. Kar amacı gütmeyen Bring Change 2 Mind isimli organizasyon, etkinlikler aracılığıyla akıl hastalıklarına dair geleneksel algıyı kırabilecek diyalogların kurulabileceği bir platform görevi görüyor. Nörolog Adam Gazzaley’in depresyona bir çare geliştirmek üzere başlattığı Project Sunrise isimli girişim ise depresyonu tedavi etmeye yönelik bir video oyunu geliştirmeyi hedefliyor.
Teknoloji ve girişim sektörünün yaratıcılıkta, yenilikçi teknoloji ve yöntemler geliştirmede sağlam bir ünü var. Umarız ki sektör, gücünü ve dehalarının yaratıcılığını, kendi kültürünün uzun süredir parçası olan sağlıksız kısımları temizlemek için kullanabilir.
Kaynak: iDropNews