ankara rus escort
ankara escort
ankara escort
etlik escort
eve gelen escort
gaziosmanpaşa escort
keçiören escort
kızılay escort
kolej escort
maltepe escort
mamak escort
otele gelen escort
rus escort
sincan escort
türbanlı escort
tunalı escort
yenimahalle escort
ankara ucuz escort
bahçelievler escort
balgat escort
batıkent escort
beşevler escort
çankaya escort
cebeci escort
çukurambar escort
demetevler escort
dikmen escort
elvankent escort
emek escort
eryaman escort
etimesgut escort
Sosyal medyanın beyninizi mahvettiğini duymuşsunuzdur. Belki de bu bilgiye sosyal medya üzerinden ulaştınız. Bir paylaşımı beğendiğinizde ve paylaştığınızda ya da paylaşımınız beğenildiğinde ve paylaşıldığında ‘nöro-kimyasal suçlu’ dopamin, aniden tavan yapar. Hatta belki bilim insanlarının bu ‘musibet’i alkol ya da uyuşturucu bağımlılığına benzettiğini de duymuşsunuzdur. Bu gayet mantıklı; çünkü bu üç durumda da beynin aynı bölgesi harekete geçer.
Kaydırmanın Zombileşmesi
Ekranı kaydır, kaydır, daha da kaydır… Bu tipik hareket günümüzde o kadar yaygınlaştı ki artık bir adı bile var; Zombi Gibi Kaydırma Sendromu. (Güvenlik firması McAfee bu terimi 2016’da türetti.) Bilginin, dünya üzerinde yarı kapalı gözlerle sızlanıp inleyerek sarhoş gibi yürüyen zombileriyiz. Size bu söylemin aşırı olduğunu ve kendimize karşı bu kadar da sert olmamamız gerektiğini söyleyebilmeyi isterdim. Fakat böyle bir şey yapamam.
Ortaya çıkan benzerlik gittikçe büyüyor. Mesela parazitleri düşünün. Şaşırtıcı sayıda parazit doğada, solucandan eşek arısına kadar pek çok canlıda mevcut ve hatta bazıları zihni kontrol edebiliyor – başka bir tabirle bu canlıları zombileştiriyor – ve bu parazitlerin bunu yapış şekli akla sosyal medyayı getiriyor.
Bir Avuç Dopamin İçin
Zehirli eşek arısını ele alalım. İki katı büyüklüğündeki bir hamam böceğini yakalayıp hassas bölgeleri olan boynuna ve kafasına iğnesini batırıp ölümcül olmayan zehrini vermeden önce böceğin beynini adeta hisseder. (Pekalâ, kulağa pek de Facebook gibi gelmiyor ama devam edelim bakalım.) Bu işlemden sonra, hamam böceği henüz kendini toparlamaya çalışırken eşek arısı anteniyle onu bir oyuğa sürükler. Ardından eşek arısı, hamam böceğinin bacağına bir yumurta bırakır, mezarı mühürler ve hayatına devam eder.
Birkaç gün içinde eşek arısı yumurtası çatlayarak, hamam böceğini kaplayan ve vücut sıvılarını içen bir larvaya dönüşür – ve böcek hala sakindir. Felç olduğu için değil, aslında istediği zaman oradan kurtulabilir ama yapmaz. Sıvılar kuruduğunda, larva organları teker teker yemek için gövdesini oyarak hala hayatta olan hamam böceğinin karnını boşaltır (fark ettiyseniz hala ölmedi). En sonunda yetişkin bir eşek arısına dönüşerek ev sahibini öldürür.
Araştırmacılara göre, eşek arısının sırrı -sıkı durun- hamam böceğine dopamin salgılatması. Eşek arısı, zehrine nörotransmiterler yükleyerek, bilim insanlarının yeni yeni anlamaya başladığı bir şekilde hamam böceğinin davranışlarını değiştiriyor. Garip bir şekilde, hamam böceğinde ve diğerlerinde dopamin, kendine çekidüzen verme hissini düzenler, böylece böceğin kendini temizleme dürtüsü, kaçıp kurtulma dürtüsüne baskın çıkar. (Hayır kesinlikle insanların doğal ve anlık bir selfie için süslenmesiyle alakası yok!)
Öldüren Yükselme
Zombileştiricilerin tercih ettiği diğer bir silah ise iyi bilinen bir nörotransmiter olan serotonindir (mutluluk hormonu). Örneğin, amfipodlar olarak adlandırılan kabuklu canlıların midesinde yaşamaya başlayan küçük bir solucan var. Sonrasında solucan bir sorunla karşılaşır: Yaşamak için, bir kuşun midesine girmek zorundadır ve bunu yapmak için de yeni ev sahibinin ilgisini çekebilmesi gerekir. İşler burada biraz karmaşıklaşıyor çünkü balıklar da amfipodları yemeye bayılır. Bu ana karakterimiz solucan için kötü haber çünkü solucan bir balığın midesinde çözünerek yok olur.
Böylece solucan, kabuklusunun zihnini kontrol ederek, kuşların dikkatini çekme ihtimalinin yüksek olduğu su yüzeyinde daha fazla zaman geçirmesini sağlar. O küçük bebek solucan, ev sahibinin rengini daha belirgin bir tona bile dönüştürebilir. Solucanın kendisi serotonin salgılamaz – bunun yerine amfipodun sinir sistemine aşırı kimyasal salgılatacak bir kısa devre yaptırır. Araştırmacılar bu durumun, kurbanın karanlığı aydınlık olarak algılamasına sebep olabileceğini düşünüyor. Derinliklerin güvenli karanlığına dalmak yerine kabuklu canlı, yüzeye ölümüne doğru ilerliyor.
Bizim Dev Parazitlerimiz
Stratejileri ne olursa olsun, zombileştirici parazitler biyolojiyi kontrol altına alıyor. Test edilmiş ve sizin devamlı ekranı kaydırmanızı sağlayan taktikleriyle, sosyal medya devleri de bunu yapıyor. Yaşayan herhangi bir yaratık gibi, manipüle edilebiliriz – beyinlerimiz ihtiyaç duymaya ve duyulmaya programlanmış kimyasal çorbalar. Tarih öncesinde, hayatta kalmak için birlik olmamızı ve güçlü avcılara yem olmamamızı sağlayan şey de buydu. UCLA’dan Psikolog Patricia Greenfield’e göre “Sosyal uyaranlara karşı bu denli hassas olmaya belirgin bir şekilde adapteyiz. Ancak evrim, kim olduğunu bile bilmediğimiz insanlardan sosyal uyaranlar alabileceğimizi beklemiyordu.” Başka bir deyişle, tehlikelere açık olmakla kalmıyoruz aynı zamanda savunmasızız da.
Yeryüzündeki organizmaların yarısından fazlasının parazit olması için iyi bir sebep var: Bir başkasının besinleri ve enerjisiyle yaşıyorsanız, etrafta koşmanız ve kendiniz için avlanmanız gerekmez. Bu en etkili stratejidir. Apaçık belli olan şu ki; asla avlanıp mideye indirilen taraf olmak istemezsiniz.
Ancak hala umut olabilir. Her asalak ilişki ölümle sonuçlanmaz. Çekirgelere bakarsanız bunu anlarsınız.
Mafya Hipotezi
Dünyanın dört bir yanında, at kılı solucanları olarak adlandırılan ipliksi yaratıklar, çekirgelerin mide sularıyla beslenerek yaşarlar. Solucanlar yeteri kadar büyüyünce, ev sahiplerini akla gelmeyecek bir şeye ikna eder: Boğulma ya da bir balığa yem olma riskini alarak bir akıntıya veya göle atlamak. Çekirge suya girince solucan final hamlesini yapar, çekirgenin karnını delerek çıkar ve kendine bir eş bulup çiftleşmek için uzaklara yüzer. Şaşırtıcı bir şekilde, solucan uzun bedeniyle kıvranarak çekirgenin içinden çıkana kadar, çoğu zaman çekirge de kıyıya doğru yüzerek hayatta kalır.
Bilim insanları at kılı kurtlarının, çekirgelerin tam bir intihar pilotu gibi davranmasına neden olan bir kimyasal karışım salgıladığını biliyor. Fakat bu durumda, çekirge hayatını tehlikeye sokup suya atlayarak doğru harekette bulunur – eğer solucandan kurtulmazsa, bu beden hırsızı karnında ölerek ev sahibini de öldürecektir. Bilim insanları bu olayı mafya hipotezi olarak adlandırıyor, şaka yapmıyorum: Ya zorbalığa boyun eğ ya da öl.
Dolayısıyla, hamam böceği ya da amfipod olmak zorunda değiliz. Zombileştirici parazitlerden kurtulma gücüne sahip bir çekirge olabiliriz. Telefonunuzdan Facebook’u kaldırdığınızda veya Instagram hesabınızı sildiğinizde zafere bir adım daha yaklaşıyorsunuz. Göbek üstü çakılabilirsiniz ancak en azından boğulmaz ya da bir balık tarafından mideye indirilmezsiniz.
Kaynak: Wired