İnsanlar şemsiyeye ihtiyaçları olup olmayacağını anlamak için gökyüzüne bakmak yerine Alexa gibi sanal asistanlara danışmayı gittikçe daha çok tercih eder oldu – ve bu akıllıca bir tercih olabilir. Yapay zekâ, astrofiziksel verileri analiz etmekten, tümörleri tespit etmeye veya diyabetle başa çıkmaya yardımcı olmaya kadar oldukça farklı ve önemli roller üstlenebilecek kadar güçlü yöntemlere sahip. Kısa süre önce, alışveriş alışkanlıklarını analiz eden bir algoritma, genç bir kızın hamile olduğunu babasından bile önce fark etti. Öyleyse doğum, yapay zekâ için bir sonraki adım olabilir mi?
En popüler yapay zekâ alt kümesi, bir makinenin bir görevi kasten programlanmadan öğrenmesini sağlayan “makine öğrenimi”dir. Bu öğrenme, büyük miktardaki verilerin içindeki ilişkileri keşfetme yeteneği ile tasarlanmış algoritmalar ile gerçekleşir.
Bir saniyeliğine hayal edin: Doğum süresince, annenin ve bebeğin hareketlerini, solunum düzenlerini ve kalp atış hızı ya da kan basıncı gibi biyosinyalleri sürekli okuyabilen – ve hem annelerin hem de ceninlerin fizyolojisindeki, duygu ve davranışlarındaki hayati önem taşıyan bireysel kalıpları eksiksiz bir biçimde tespit eden bir yapay zekâ sistemi… Günden güne öğrenme yoluyla, hangi kalıp kombinasyonunun hangi sonuca yol açacağı, daha da kesin bir şekilde belirlenecektir. Böyle bir sistem, doğum sırasında yapılacakları – vajinal doğum mu yoksa sezaryen mi yapılması gerektiği de dahil – dakikası dakikasına, mükemmel düzeyde hatasızlıkla ortaya koymak için kullanılabilir mi?
Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri doğrultusunda, belki bu, gereksiz müdahaleleri ve anne ölümlerini bile azaltabilir. Eğer amaç, müdahalelerde basit bir azalma ise yapay zekâ teoride umut verici olabilir.
Bazı destekçiler, böyle bir sistemin pek çok hayatın yanı sıra, pek çok vergi mükellefinin parasını da kurtaracağını söyleyecektir. Diğerleri bu durumun, doğumda insan refakatının – ebelik ile doğumsal beceri ve yöntemlerin – tamamen kaybı ile sonuçlanacağını hissederek bu düşünceyle dehşete kapılacaktır.
Gerçek mi, kurgu mu?
Peki yapay zekanın doğuma dahil olmasına gerçekten ne kadar yakınız ve bunun yararlı olup olmayacağını biliyor muyuz?
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden bir grup araştırmacı, doğum odasında yardımcı olabilecek bir yapay zekâ robotu geliştirdi. Doktor ve hemşireleri içeren çalışmada, robotun tavsiye verdiği zamanların %90’ında tavsiyelerinin kabul edildiğini ve hata sayısının robot ordayken de değilken de yakın olduğunu keşfettiler. Bu bağlamda, doğum sırasında yapay zekâ kullanmanın güvenli ve verimli olabileceğini öne sürdüler.
Fakat bu durum şu soruyu da beraberinde getirdi: Eğer teknoloji, insan uzmanlığından daha iyi değilse onu neden kullanalım? Özellikle de insanlar, makinelerin algılayamayacağı birçok ince ipucunu kavrayabilirken. Örneğin, INFANT adlı bir klinik test, doğum sırasında sürekli elektronik fetal gözlem yapılan kadınlarda, ebe ve kadın doğum uzmanlarının karar vermelerini iyileştirmek için tasarlanan yazılımların, uzman görüşü ile karşılaştırıldığında klinik sonucu iyileştirmediğini göstermiştir.
Yani, yapay zekanın doğum birimlerinde kullanıma sunulması biraz zaman alabilir ancak “geliyorum” deyişini de göz ardı edemeyiz – tamamen yapay zekâ destekli doğum ihtimali artık çok da gerçek dışı değil.
Manevi Destek
Ancak doğum, hayatın başlangıcı, sadece güven içinde ve olması gerektiği gibi gerçekleşmesi için izleme ve ölçüm gerektiren bir işlem değildir. Doğum; kadın, bebeği, eşi, doğum yardımcıları ve sağlık uzmanları arasındaki bir etkileşim öyküsüdür. Dünyadaki çoğu kadın için, ebeveynlik ve benlik saygısı üzerinde etkisi olan – doğum anının ötesinde de devam eden – son derece önemli bir deneyimdir.
Son zamanlarda, arkadaşlığa ve insani duygusal ve psikolojik desteğe gösterilen özenin hem kadınlar hem de bebekler açısından doğum sağlığı sonuçlarını iyileştirmekle kalmayıp aynı zamanda yeni doğan bebeğin yetişkin yaşamına da uzun vadeli etkileri olabileceğinin farkına varıldı. Üstelik yapay zekanın mevcut sürümleri, insan duygularını anlama ve insanlarla konuşma konusunda aslında o kadar da iyi değil.
Basit insani etkileşim üzerine doğumu ölçmeyi, izlemeyi, saymayı ve kaydetmeyi giderek daha da öncelik haline getirmeye odaklandıkça ve kişisel teknolojik cihazlarımıza giderek daha fazla aşık oldukça, pek çok alanda insanların iyiliği için neyin önemli olduğunu görme şansını kaybetme riskimiz var. Aslında doğum uzmanlığını, Alexa tarzı bir doğum asistanı ara yüzüne dönüştürmeyi git gide daha kolay bir hale getiriyoruz.
Sonuç olarak, bir gün yapay zekâ bizi kontrol edecek kadar akıllı bir hale gelirse, kadınlara ve bebeklere ne olacak? Belki de eğer yapay zekâ, temel karar mekanizması olarak değil de yetenekli ve şefkatli doğum uzmanları ve doğum yapan kadınlar için bir yardımcı olarak kullanılabilirse her kadın ve bebeği açısından en iyi ve en güvenli deneyimi sağlamaya katkıda bulunabilir.
Yine de şimdilik her ne kadar merhum Stephen Hawking ve teknoloji girişimcisi Elon Musk gibi önde gelen düşünürler yapay zekanın olası riskleri hakkında bizi defalarca uyarmış olsa da bu konuda çok aceleciyiz.
Hızla akan bir nehri durdurmak imkansızsa da, nehrin akış yönünü değiştirmek ve yoluna çıkan her şeyi yıkışına izin vermektense, onu fayda sağlayacak şekilde kullanmak mümkündür.
Kaynak: The Conversation