Romalı filozof Seneca yaklaşık iki bin yıl önce öfkeyi “tabiatı gereği kötücül” olarak tanımlayıp insanların bu duyguyu bastırmaktan başka seçeneği olmadığını öne sürmüştü. Öfke; Hristiyanlık, Musevilik ve İslam dinlerinin nezdinde de olumsuz bir duygu ve insanoğlunun başlıca kusurlarından biri.
Delaware Üniversitesi Psikoloji ve Beyin Bilimleri öğretim üyesi Doçent Doktor Philip Gable, “Öfke, sıklıkla olumsuz bir duygu şeklinde tanımlanıyor” diyor. Gable, öfkenin insan beynini ve davranışlarını nasıl etkilediği üzerine çalışmalar yaptı. Çalışmalarında, insanların öfkeli olma durumunu genellikle -en azından geriye dönüp baktıklarında- nahoş bir deneyim olarak nitelendirdikleri sonucuna vardı. Elbette öfke saldırganlık, hiddet, şiddet ve nefret hislerini de ateşleyen bir duygu. Bütün bu sebeplerden ötürü, günümüzde birçok psikolog öfkeyi olumsuz bir his olarak sınıflandırıyor.
Ancak bu durum öfkenin hafife alınmasına sebep olabilir. Gable, “Sinirlenmek başımızı belaya sokabilir, buna kuşku yok. Fakat öfkenin aynı zamanda işlevsel bir tarafı var” diyor. Öfke; içimizde özgüven, gurur ve kararlılık gibi olumlu duygular uyandırabiliyor. Gable’a göre öfke aynı zamanda yapıcı bir tutuma bürünmemizi ve problemlerimiz üzerine odaklanmamızı sağlıyor. Öfkenin; adaletsizlik ile savaşma arzumuz da dahil olmak üzere sahip olduğumuz en yüce ve en özgecil dürtüleri beslediğini söylemek pek de abartılı olmayacaktır.
Fakat öfke, hapsedildiği kafesi parçalamak isteyen vahşi bir hayvana benziyor. Eğer dizginlenmezse, insanların kendilerini kandırmasına sebep olabileceği gibi onları çatışmaya ve yıkıma sürükleme gücüne de sahip – öyle ki bu güç, diğer bütün hislerin üzerimizde sahip olduğu güce kıyasla çok daha büyük.
Öfke bazen de muazzam derecede yapıcı bir duygu. İnsan hakları hareketi gibi birçok protesto örneği, öfkenin bizleri adaletsizliğe karşı harekete geçirici özelliğini yansıtıyor.
Öfkeyi Özel Kılan Şey
Öfke, korku ve mutsuzluk gibi insanların olumsuz bir şekilde ele aldığı diğer duyguların aksine, beynimizde olumlu ruh hali ile ilişkilendirilen süreçleri başlatıyor.
St. Louis’teki Washington Üniversitesi’nde Psikoloji ve Beyin Bilimleri bölümünde ders veren Doçent Doktor Alan Lambert, “Beynimizin yaklaşım sisteminin bir parçası olan, dolayısıyla bizi amaçlarımız doğrultusunda harekete geçiren tek olumsuz duygu öfkedir” diyor. Diğer bir deyişle, diğer tüm olumsuz duygular bizi nahoş ya da tehditkar bulduğumuz şeylerden uzak tutarken öfke bunun tam tersini yapıyor ve caydırıcı olmak yerine teşvik edici şekilde hareket ediyor.
Peki öfkeyi teşvik eden şey ne? Lamber, “Öfkenin en güvenilir tetikleyicisi bize veya başkalarına adaletsizlik yapıldığı algısı” diyor. “Bir insanın haklarının ihlal edildiğini, onlara kötü davranıldığını veya başlarına gelmemesi gereken bir şeyin geldiğini gördüğümüzde öfkelenmeye meyilliyiz.”
Birçok hayvan, kendilerinin veya ailelerinin tehdit altında olduğunu hissettiğinde hırçınlaşıyor. Hatta bazı hayvanlar, aralarında kan bağı bulunmayan fakat kendi gruplarına ait diğer hayvanları korumak için saldırgan davranabiliyor. Fakat insanlar, kendilerine tümüyle yabancı olan kişiler için savaşma hatta ölme eğilimleriyle diğer hayvanlardan ayrılıyor. Bu özellik alışılmışın dışında olsa da evrim bilimciler, bir araya gelip adalet için savaşma eğilimimizin, bir tür olarak sahip olduğumuz başarılar ile birlikte büyük, kompleks ve kooperatif toplumlar oluşturabilme yetimiz üzerinde müthiş bir katkısı olduğunu öne sürüyor.
“Öfke bazen de muazzam derecede yapıcı bir duygu” diyor Lambert. “İnsan hakları hareketi gibi birçok protesto örneği, öfkenin bizleri adaletsizliğe karşı harekete geçirici özelliğini yansıtıyor.”
Ancak öfke, diğerkamlık ve işbirliği sağlayabildiği gibi, insanların enerjilerini kötü amaçlara yöneltmesine de sebep olabilir. Lambert, insanların adaletsizliği genellikle kendi bakış açılarına göre yorumladığını ekliyor. Üstelik insanlar sinirlendiği zaman, öfkelerini gelişigüzel seçtikleri öznelere doğrultabilir ve koşullar değiştikçe bu hissi dizginlemekte zorlanabilir. Lambert, “Öfke, herkesin bildiği gibi, engellemesi zor bir duygu” diyor. “Ve momentum kazandıkça yokuş aşağı yuvarlanan bir kartopu gibi büyüyebilir.”
Bazı uzmanlar öfkenin sahip olduğu unsurların bağımlılık yapabileceğini bile söylüyor. Bilim insanı Doçent Doktor David Brin, adaletsizlik algısına ya da haksızlığa uğrama hissine bağlı öfkenin (self righteous anger) bağımlılık yapıcı özellikleri ve bu tip öfke ile haz veren nörokimyasallar arasındaki ilişki üzerine çalışmalarda bulundu. Brin, 2011 yılında yayımlanan Pathological Altruism adlı kitabında şu cümleye yer verdi: “Haksızlığa karşı meşru görülen infial, öyle yoğun ve güzel hissettiriyor ki birçok insan tekrar tekrar aynı şekilde hissetmenin yollarını arıyor.”
Öfkenin tuhaf çekiciliği, kimilerinin ona bel bağlamasına yol açabilir. Gable “Bazı insanlar, özellikle de erkekler, öfkeye doğru çekiliyor ve problemleri ile başa çıkarken öfkeye başvuruyor” diyor ve devam ediyor: “Sanki öfke bir çekiç ve bütün problemler birer çivi.” Ancak, sık sık öfkelenmek her zaman olumsuz sonuç vermiyor. “Öfke sizi müthiş derecede motive edebilir ve hedeflerinize odaklanmanızı sağlayabilir”
Harvard Üniversitesi’nde ders veren Doçent Doktor psikolog Jennifer Lerner’ın çalışmalarına göre insanlar öfke sayesinde hızlı ve kendinden emin bir şekilde karar verebiliyor; ki bu da bazı zamanlar, insanların karar verirken uzun uzun düşünüp vakit harcamasından daha tercih edilebilir bir durum. Fakat Gable, öfkenin aynı zamanda büyük resmi örtbas edebileceğini ve insanların yaratıcı veya incelikli çözümler üretme yeteneklerini kısıtlayabileceğini ekliyor.
İyi taraflarını kontrol edebilmek, kötü taraflarından sıyrılabilmek
Herkes öfkelenir. Üstelik bazı durumlarda hissettiğimiz bu öfke oldukça uygunsuzdur. Gable, öfkenin sağlıklı ve normal bir duygu olduğunu ve bizi yapıcı eylemlere yönelttiği zaman faydalı bir hal aldığını söylüyor.
Öte yandan bazen hissettiğimiz öfkeyi zapt ederken zorlanabilir ve yine öfke yüzünden uzlaşmacı olmayan tavırlar takınabiliriz. Öfke yüzünden pişman olduğumuz şeyler söyleyebilir ve eylemlerde bulunabiliriz. Bu pişmanlığı genellikle sözlerimiz ağzımızdan çıkar çıkmaz veya yanlış bir şey yapar yapmaz hissediyoruz; ancak kimi zaman içinde bulunduğumuz durumu daha geniş bir perspektiften değerlendirme şansına çok daha sonra erişebiliyoruz.
Ne yazık ki hissettiğimiz öfkenin ölçülü olup olmadığını ve öfkemizi doğru bir şekilde yönlendirip yönlendiremediğimizi anlayabilmek için belli bir kural veya doğru sonuç veren bir test yok. Gable, “Hissettiğimiz bir duygunun sonuçlarının iyi veya kötü olduğuna karar verebilmek oldukça zor” diyor. Bununla birlikte, öfkemizi gözlemlerken daha dikkatli olmak, sinirlendiğimizde bunu fark edebilmek, bu hisle ne yapacağımızı bilmek ve sonuçları hakkında kendimize dürüst olmak bize yol gösterebilir.
Öfkenin safi zarar olduğunu düşünen Seneca’nın aksine, Yunan filozof Aristo, makul bir şekilde konuşlandırıldığında öfkenin bazı yararları olduğunun farkındaydı.
“Herkes öfkelenebilir; öfkelenmek çok kolaydır” diye yazmıştı eserlerinde. “Ancak doğru insana, doğru seviyede, doğru zamanda, doğru amaçlarla ve doğru şekilde öfkelenmek… İşte bunu yapabilmek herkesin harcı değildir.”
Çeviren: Bilge Çay
Kaynak: elemental – Medium