Zihinsel dayanıklılık, kararlılık, azim, sabır… Adına ne derseniz deyin, zorlukları aşabilme kabiliyeti, başarılı insanların şüphe, korku ya da endişelerini yenmelerini ve uzun vadeli hedeflerini gerçekleştirmek için çalışmaya devam etmelerini sağlayan şeydir.
Düşündüğünüzden fazlasına sahipsiniz
Peki zihinsel dayanıklılık nasıl geliştirilebilir? İlk adım, her zaman düşündüğünüzden çok daha fazla şeyinizin olduğunu fark etmek. Zorlu bir şey yaparken durmanız gerektiğini düşünürsünüz, durmayın. Dahasını yapabilirsiniz. Zararlı bir alışkanlığınızı bırakamayacağınızı düşünüyorsunuz, bırakabilirsiniz. Size çok zor gibi gelen şeyden vazgeçmek üzereyseniz, vazgeçmemelisiniz.
Girişimci Jesse Itzler’in ‘’Bir Donanma Özel Kuvvetler Askeri ile Yaşamak’’ isimli çok satan kitabına ilham veren deneyim, bir deniz komandosunun bire bir ders vermek üzere Itzler’in evine 1 ay süreliğine yerleşmesiyle başlıyor.
İlk gün (donanma komandosu olan) eğitmeni, Itzler’e “Kaç şınav çekebilirsin?” diye soruyor. Iltzler’in şınavda çok iyi olmadığını belirterek sekiz şınav çekmesinin ardından eğitmen “30 saniye dinlen sonra tekrar dene” deyince biçare ‘çaylak’ 6’yı zar zor görüyor. 30 saniye sonra tekrar denediğinde ise 3 şınavda “Bittim, kollarımı oynatamıyorum” sözleri ile pes ediyor. Bu acıklı sahneye karşılık eğitmeni “Tamamdır, 100 şınav daha çekmeden şuradan şuraya gidemezsin” cevabını veriyor.
Ben akşama kadar bekleriz herhalde diye düşünüyordum, çünkü 100 şınav çekmemin mümkünatı yoktu fakat tek seferde başlayıp bitirebildim ve bu durum hayatımın dersi oldu. Aslında içimizde, düşündüğümüzden çok daha fazlası var.
Benzer olayları bir ay boyunca her gün tecrübe ettiğini anlatıyor Iltzer. Bu deneyimlerinin etkisiyle bir şeyin farkına varıyor:
Eğitmen “Eğer zihniniz size tükendiğinizi söylüyorsa aslında henüz kapasitenizin yüzde 40’ını kullanmışsınızdır.” derdi. Mottosu ise şuydu: Berbat değilse yapmayız. Bu onun bizi her gün rahatsız olmaya zorlayarak başladığımız noktaya ve konfor seviyemize dikkat çekme ve bunları alaşağı etme şekliydi. Hepimizde bu irade var. Mesele bunu yalnızca yılda bir kez yapılan bir maratonda değil, günlük hayatımızda nasıl uyguladığımız.”
İçten içe onun haklı olduğunu biliyorsunuz. Kendinize koyduğunuz sınırları aşmak için bir sebebiniz olduğu zamanları düşünün. Korku, umutsuzluk ve hatta büyük teşviklerin bariyer olarak gördüğünüz şeyleri itip geçmenize nasıl yardımcı olduğunu hatırlayın.
Azmin çalıştıkça kuvvetlenen bir kas gibi olduğunu söyleyebiliriz.
Bir dahaki sefere sınırlarınıza ulaştığınızı hissettiğinizde biraz daha devam edin. Devam edemeyeceğinizi düşündüğünüzde bir parça daha ilerleyin. Azıcık daha dayanabilecek misiniz görmek için kendinize meydan okuyun. Zamanla kendine meydan okumak bir alışkanlık haline gelir – böylece her zaman düşündüğünüzden daha fazlasını başarabilirsiniz.
Bilim de onaylıyor
Şu ana kadar okuduklarınız sıradan kişisel gelişim zırvaları gibi gelebilir ancak 2008’de yapılan bir çalışmada araştırmacılar denekleri 2 gruba ayırıp gruplardan birine placebo hapları, diğer gruba da kafein veriyor. Kafein verilenler kafein verildiğini bilmezken placebo verilenlere kafein verildiği söyleniyor. Deneyin sonunda placebo alan deneklerin, gerçekten kafein alan deneklerden çok daha fazla yük kaldırabildikleri görülüyor.
Bilimsel olarak da sınırlarımızın aslında sandığımızdan çok daha geniş olabileceği kanıtlanmış durumda. Bu sınırı zorlamak için hangi yöntemleri kullanacağınız ise size bağlı. Aslında hepimiz yumurta kapıya dayandığında harikalar yaratmıyor muyuz?
Kaynak: Inc.